İnsan her şeyi elinde tutamaz hiç bir zaman Ne gücünü ne güçsüzlüğünü ne de yüreğini Ve açtım derken kollarını bir haç olur gölgesi Ve sarıldım derken mutluluğuna parçalar o şeyi Hayatı garip ve acı dolu bir ayrılıktır her an Mutlu aşk yoktur Hayatı Bu silahsız askerlere benzer Bir başka kader için giyinip kuşanan Ne yarar var onlara sabah erken kalkmaktan Onlar ki akşamları aylak kararsız insan Söyle bunları Hayatım Ve bunca gözyaşı yeter Mutlu aşk yoktur Güzel aşkım tatlı aşkım kanayan yaram benim İçimde taşırım seni yaralı bir kuş gibi Ve onlar bilmeden izler geçiyorken bizleri Ardımdan tekrarlayıp ördüğüm sözcükleri Ve hemen can verdiler iri gözlerin için Mutlu aşk yoktur Vakit çok geç artık hayatı öğrenmeye Yüreklerimiz birlikte ağlasın sabaha dek En küçük şarkı için nice mutsuzluk gerek Bir ürperişi nice pişmanlıkla ödemek Nice hıçkırık gerek bir gitar ezgisine Mutlu aşk yoktur Bir tek aşk yoktur acıya garketmesin Bir tek aşk yoktur kalpte açmasın yara Bir tek aşk yoktur iz bırakmasın insanda Ve senden daha fazla değil vatan aşkı da Bir tek aşk yok yaşayan gözyaşı dökmeksizin Mutlu aşk yoktur ama Böyledir ikimizin aşkı da Louis Aragon
Bu Blogda Ara
Buradayız demek için....
...
Günde 17 saat su verilmeyen, 24 saat aydınlanma lambalarının açık olduğu ve her anımın 2 kamerayla izlendiği cezaevindeki koğuşumda bazen kendimi bu sözü söylerken yakalıyorum: 'Kimse var mı orada ?' Yaklaşık 2 yıldır İstanbul'daki Silivri Cezaevi'nde tutukluyum. Daha mahkeme ne kadar sürecek bilmiyorum. Fakat ben şimdiden, unutuluşa mahkum edildim. Suçum büyük çünkü; düşünmek, gezmek, gazetecilik yapmak. Adım, Soner Yalçın. 47 yaşındayım ve 25 yıldır gazetecilik yapıyorum. Türkiye'nin önde gelen bazı gazete ve TV merkezlerinde yöneticilik yaptım. Son olarak Türkiye'nin önde gelen gazetesi Hürriyet'in yazarıydım. 12 kitap yazdım. Bunların hemen hepsi, 100-200 bin satarak beni ülkemin bestseller yazarı yaptı. Ayrıca odatv.com adlı haber sitesinin sahibiyim. 25 yıllık gazetecilik yaşamımda, Türkiye'deki faili meçhul cinayetleri, devlet içindeki illegal örgütleri, çeteleri, mafyayı ve dinci cemaatleri kaleme aldım. Tarih çalışmaları yaptım. Yazdıklarım nedeniyle ölüm tehditleri aldım; aylarca saklanmak zorunda kaldım ama yine de korka korka hakikatleri yazdım. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Türkiye Millet Meclisi Faili Meçhul Cinayetleri Araştırma Komisyonu, devlet mafya ilişkilerini araştıran mahkemelerde tanıklık yaptım. Gazetecilik kuruluşları dışında hiçbir derneğe, vakfa, siyasal partiye ve örgüte üye değilim. Ülkemde sadece mesleki kimliğimle tanınırım, siyasal kimliğimle değil. Ve buna rağmen, 5 yıldır süren yargılama sonucu hala ortaya çıkarılamamış 'Ergenekon' adı verilen gizli bir örgütün üyesi olduğum iddiasıyla hapisteyim. Peki delil olarak ne gösteriyorlar? Sahibi olduğum odatv.com bilgisayarında devlet güvenliğini ilgilendiren Word dosyalarının bulunması! Bunlar bize ait değil, virüsle bilgisayarımıza gönderildi. Bunu Türkiye'ninüç seçkin üniversitesi ile bir ABD bilişim ve siber suçlar şirketinden aldığımız bilirkişi raporlarıyla ispat ettik. (Bu virüsü, polis içindekidinci bir cemaat mensuplarının yaptığından şüphe ediyoruz.)134 sayfalık iddianame aslında neyin yargılama konusu olduğunu ispat ediyor: İddianamede, 361 'haber', 280 'kitap-yazı', 53 'köşeyazısı', 26 'röportaj' ve 5 'makale' sözcüğü geçmektedir! İddianamede, silah yok, bomba yok, cinayet yok, eylem yok. Mahkemede hakimler bana sadece, 'o haberi neden yaptınız' veya 'o röportajı niye yayımladınız' sorusunu yöneltti! İşte suçum bu: Soru sormak, gerçeği aramak, hakikati yazmak. Yani, mesleğimi yapmak... Türkiye'deki meslektaşlarım şeytani bir entrikayla hapse atıldığımı biliyor. Fakat büyük çoğunluğu, cezaevine gönderilmemek, işsiz kalmamak için korkup gerçeği yazamıyorlar. Bu sebeple ben de size bu mektubu yazıyorum. Benim ülkemde düşünce hala kötülüğün simgesi olarak görülüyor. Düşünsel değerlere tutkuyla bağlı zihinlere sadece düşmanlık ediliyor; sahte delillerle hapse atılıyor. Bu mektubu size yazdım; çünkü siz benim 'suç' ortağımsınız. Nasıl mı: Aydınlanmayı, özgür düşünceyi, akılcılığı sizden öğrendik biz Erasmus, Descartes, Montesquieu, Voltaire, Rousseau, David Home, Kant, Marks, Weber, Sartre, Camus değil misiniz siz? Siz düşünce için canını veren Brunu değil misiniz? Siz Dreyfus'un yanında duran Emile Zola değil misiniz? 'Siz yanlış yaşam doğru yaşanmaz' diyen Adorno değil misiniz ? Sevgili dostlar, evet siz benim 'suç' ortağımsınız! Sizi harekete geçirmeye çağırıyorum. Yalnız olmadığımı gösterin. Sessizliğe mahkum edilişime son verin. Sesim olun, kalemim olun. Yıkın yalanlarla örtülü şu zindanın dört duvarını. Yoksa... Bu yine; toprağa, çiçeğe, ağaca ve en dayanılmazı 12 yaşındaki oğlumun kokusuna hasret; insani niteliklerimi kaybetmem için yoğun tecrit uygulanan cezaevindeki koğuşumda kendimle konuşmaya devam edeceğim: 'Kimse var mı orada?.. |
__._,_
EÄŸer ben yazsam cenneti şüphesiz Ege’de bir sahil köyüdür
Dört mevsimi mayıs…
Gündüzleri Ege’nin suyu damlar üzerinizden
Geceleri inceden bir titretir
Kalabalık malum artık o taraf
İskelede kadeh tokusturur nazım,attila,can baba bir de asaf...
Bir ıslıkla duyulur yaklaştıgi münir nurettinin
Bir sandalla yanaşır kıyıya yaman,priştina ,uzay ve diğerleri
Müzik bir yandan
Makam ya rast ya hicaz
Anason kokusuna eşlik eder bazen birkaç dize bazen de cazzz..
….
EÄŸer ben yazsam cenneti
Cennet Ege’de bir kıyı kasabası olur şüphesiz
Tüm ölü ozanlar için
Tüm ölü adamlar için
Ama adam gibi adam ve kadınlar için
Cennet Ege’de bir kıyı kasabası olur şüphesiz…
Ama yazamam............
Dört mevsimi mayıs…
Gündüzleri Ege’nin suyu damlar üzerinizden
Geceleri inceden bir titretir
Kalabalık malum artık o taraf
İskelede kadeh tokusturur nazım,attila,can baba bir de asaf...
Bir ıslıkla duyulur yaklaştıgi münir nurettinin
Bir sandalla yanaşır kıyıya yaman,priştina ,uzay ve diğerleri
Müzik bir yandan
Makam ya rast ya hicaz
Anason kokusuna eşlik eder bazen birkaç dize bazen de cazzz..
….
EÄŸer ben yazsam cenneti
Cennet Ege’de bir kıyı kasabası olur şüphesiz
Tüm ölü ozanlar için
Tüm ölü adamlar için
Ama adam gibi adam ve kadınlar için
Cennet Ege’de bir kıyı kasabası olur şüphesiz…
Ama yazamam............
deÄŸil ..
yazmak istediÄŸim
romantik bir sevi ÅŸiiri deÄŸil
ya da 4 mısralık bir kelime oyunu asaftan
öyle bir cümle ki
bir kelimesi senden geçip bana gelsin
her kelimesi beni bilip sana gelsin...
bunca kelimeden
tüm bir ömür hecelensin...
ne zaman kağıdı kalemi alsam elime
hep sana hep seni yazıyorum...
yıllar geçti alevi hiç sönmedi
ben yalnızca seni yalnızca sana yazıyorum...
...
hep sana hep seni yazıyorum...
yıllar geçti alevi hiç sönmedi
ben yalnızca seni yalnızca sana yazıyorum...
...
ah benim günlük koşturmacanın içinde
bir an soluklanmak için aklıma düşüveren hayali sevdiğim...
ah benim gönlü hırçın dağ doruklarında
bedeni kayıtsız bir döngüde hapsolmuş havai sevdiğim...
her uçan kuşun ardından sen de göç türküleri söyleme
savurma kendini daÄŸlardan denizlere
kuralları yıllar öncesinden yazılmış
oynuyoruz sandığımız bir aldatmacadır yaşam
son tren kalkıyor bak o istasyondan
bırak gitsin, sen binme
ah bir gözüm olsa
sana gören
bir kulağım sana duyan
yaÅŸam bir garip yolculuk sevdiÄŸim
sensiz hep eksik kalan...
sana gören
bir kulağım sana duyan
yaÅŸam bir garip yolculuk sevdiÄŸim
sensiz hep eksik kalan...
Arayıpta bulamamak ne acıdır,
Yahut onu kaybedip çaresiz kalmak..
Ama en ağırı ne biliyor musun?
Sen onun yanındayken
O aslında hiç senin yanında olmamıştır
Bunu farkedince insan
Ne vakit o vakit oluyor
Ne de insan aynı insan..
Aradan bir aşk yılı geçmiş
Tüm dertler iliklenip kanatlara dikilmiş
Ve gözlere pembe bir perde çekilmiş
Uçtuğunu sanırsın
Ama hep aynı yerdesindir..
Gün gelipte perde inince zavallı bir yoksunluk çöküyor gözlerinin dibine
Bütün mavilikler siyaha bürünüyor
Ve sen kirleniyorsun.
İşte o zaman ne tuttuğun güvercin beyaz
Ne de soluduÄŸun hava berrak..
Aşk girdiği kalbin şeklini alırdı her zaman
Bunu seninle öğrendim
Doyurucuydu ve sıcaktı
Seni diğerlerinden farklı kılan
Ve beni savunmasız bir kuş misali
Ölümlerden ölüme salan..
Ama güneş gidipte
Gece inince
Tarifsiz bir sızı işledi sol yanıma
Birden yok olup giden gülüşün
Dikenli bir ip dayadı boğazıma
Seni sustum,
Karanlık gecede, kör pusuda..
Ve ne yazık
Bunca yaşanmışlık ardında gördüğüm
AÅŸk dediÄŸim ÅŸey
Ellerinle boğazıma geçirdiğin bir kör düğüm..
İnce bir veda havası sarıyor dört yanımı
Sen umursamıyorsun..
Ölüm diyorum ölüm,
Dayandı kapıma
Bilmiyorsun..
Makyajı akıyor farkının..
HerkesleÅŸiyorsun..
içimdesin...
hücrelerimde...
kanserle savaÅŸmak gibi...
veya avmigren almak gibi migren krizinde...
bilirsin ilacın sonrası çekeceklerinin
ağrıdan kalır yerinin olmadığını...
ama yine de ...
hayat devam etmek zorunda....
sensiz....
hücrelerimde...
kanserle savaÅŸmak gibi...
veya avmigren almak gibi migren krizinde...
bilirsin ilacın sonrası çekeceklerinin
ağrıdan kalır yerinin olmadığını...
ama yine de ...
hayat devam etmek zorunda....
sensiz....
Akbank Kısa Film Festivali bu sene 19-29 Mart arasında 8. kez sinemaseverlerle bir araya geliyor. Festivalde filmler ve atölye çalışmaları ücretsiz gerçekleşecek.
Festivalin tanıtım filmi de kısa film havasında çekilmiÅŸ. #bizekisayeter hashtag’iyle desteklenen tanıtım filminin görüntü yönetmenliÄŸini, Altın Koza’da 2 kez en iyi görüntü yönetmeni ödülünü kazanan Feza Çaldıran yaptı. Ä°smail Orhan Toraman’ın yönettiÄŸi ve çok sayıda Kristal Elma sahibi Ömer Özyılmazel’in kurguladığı filmde; Klasik Türk Sanat MüziÄŸi’nin en önemli bestecilerinden Sadettin Kaynak’ın Çile Bülbülüm ÅŸarkısının farklı bir yorumuna yer verilmiÅŸ.
Kısa Film Festivali hakkında daha fazla bilgi almak için www.akbankkisafilm.com adresinden festival sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Festivalin tanıtım filmi de kısa film havasında çekilmiÅŸ. #bizekisayeter hashtag’iyle desteklenen tanıtım filminin görüntü yönetmenliÄŸini, Altın Koza’da 2 kez en iyi görüntü yönetmeni ödülünü kazanan Feza Çaldıran yaptı. Ä°smail Orhan Toraman’ın yönettiÄŸi ve çok sayıda Kristal Elma sahibi Ömer Özyılmazel’in kurguladığı filmde; Klasik Türk Sanat MüziÄŸi’nin en önemli bestecilerinden Sadettin Kaynak’ın Çile Bülbülüm ÅŸarkısının farklı bir yorumuna yer verilmiÅŸ.
Kısa Film Festivali hakkında daha fazla bilgi almak için www.akbankkisafilm.com adresinden festival sayfasını ziyaret edebilirsiniz.
Bir bumads advertorial içeriğidir.
Can Dündar'ın Yarim Haziran kitabından...Biraz değiştirerek alıntı...
Pek konuşkan değilimdir kendime karşı...
Ne zaman kendimle baÅŸbaÅŸa kalsam susar dilim,ama durmaz kalemim.
Kalemim tercümanıdır dilimin;o bilir hissettiklerimi ve koyu bir mürekkebe bulayarak diyemediklerimi.
Alem söver kızınca;ben yazarım...
Alem söyler sevince;ben yazarm...
Alem cayar bıkınca;ben yazarım...
Ne kızdığıma sövebildim,ne sevdiğime diyebildim,ne bıktığımdan cayabildim bu huyum yüzünden.
,,,
Gün geldi birikti yazdıklarım sığmadı içime...buradan paylaştım sizinle.
...
Biliyorum bir tür duygusal teşhircilik yaptığım.Lakin biliyorum ki yazılanlar paylaşmak içindir.Bu yüzden transparan bir elbise gibi giyiyorum tüm satırlarımı üstüme.
İçimi görenler....İçini açabilsin diye....
Pek konuşkan değilimdir kendime karşı...
Ne zaman kendimle baÅŸbaÅŸa kalsam susar dilim,ama durmaz kalemim.
Kalemim tercümanıdır dilimin;o bilir hissettiklerimi ve koyu bir mürekkebe bulayarak diyemediklerimi.
Alem söver kızınca;ben yazarım...
Alem söyler sevince;ben yazarm...
Alem cayar bıkınca;ben yazarım...
Ne kızdığıma sövebildim,ne sevdiğime diyebildim,ne bıktığımdan cayabildim bu huyum yüzünden.
,,,
Gün geldi birikti yazdıklarım sığmadı içime...buradan paylaştım sizinle.
...
Biliyorum bir tür duygusal teşhircilik yaptığım.Lakin biliyorum ki yazılanlar paylaşmak içindir.Bu yüzden transparan bir elbise gibi giyiyorum tüm satırlarımı üstüme.
İçimi görenler....İçini açabilsin diye....
herşeyin başladığı yerdeyim bu gece
üzerimde bir kuru sarhoşluk hali
giyindiğim ne varsa çıkarıyorum senden yana
vedaların bir anlamı olmalı
gecenin ilerleyen saatlerine kazılı
birer bıçak izi gibi
hain ve sisli ve puslu bir İzmir akşamında
hayallerime karlar yağmalı
ansızın sirenler çalmalı
tüm radyolar anons etmeli
bittiÄŸini...
kestiÄŸim yerden seni
kan kırmızı bir gül filizlenecek sabah yüreğimin
ve herÅŸey baÅŸka bir aÅŸka ertelenecek...
...
sen bitsen de ...bu şiir yarım kalacak....
üzerimde bir kuru sarhoşluk hali
giyindiğim ne varsa çıkarıyorum senden yana
vedaların bir anlamı olmalı
gecenin ilerleyen saatlerine kazılı
birer bıçak izi gibi
hain ve sisli ve puslu bir İzmir akşamında
hayallerime karlar yağmalı
ansızın sirenler çalmalı
tüm radyolar anons etmeli
bittiÄŸini...
kestiÄŸim yerden seni
kan kırmızı bir gül filizlenecek sabah yüreğimin
ve herÅŸey baÅŸka bir aÅŸka ertelenecek...
...
sen bitsen de ...bu şiir yarım kalacak....
Hiç hesapta yokken bugün özledim seni
Sesinde oturan haylaz çocuğu
Çenende gülümserken beliren gamzeyi özledim...
YeÅŸili maviyi denizi deÄŸil ama
Gözlerinde ki ışıl ışıl kahveyi özledim
Galatayı değil golgesinde yaptığımız sohbeti
Maçkayı değil maçkadan geçerken seninle jezabeli anmayı özledim...
Gözlerinde dinlenmeyi,
Sesinle demlenmeyi,
Sevdanla sarhoşluğu özledim...
Hiç hesapta yokken...
Birdenbire...
Seni özledim...
Sesinde oturan haylaz çocuğu
Çenende gülümserken beliren gamzeyi özledim...
YeÅŸili maviyi denizi deÄŸil ama
Gözlerinde ki ışıl ışıl kahveyi özledim
Galatayı değil golgesinde yaptığımız sohbeti
Maçkayı değil maçkadan geçerken seninle jezabeli anmayı özledim...
Gözlerinde dinlenmeyi,
Sesinle demlenmeyi,
Sevdanla sarhoşluğu özledim...
Hiç hesapta yokken...
Birdenbire...
Seni özledim...
posted from Bloggeroid
duydum ki bizi bırakmaya azmediyorsun etme
baÅŸka bir yar baÅŸka bir dosta meylediyorsun etme
sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme
çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme
ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme
ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme
sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme
bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme
aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme
ey cennetin cehennemin elinde olduÄŸu kiÅŸi
bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme
şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
o zehiri o ÅŸekerle sen bir ediyorsun etme
bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
huzurumu bozuyorsun sen mavediyorsun etme
harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme
isyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme
mevlana
baÅŸka bir yar baÅŸka bir dosta meylediyorsun etme
sen yadeller dünyasında ne arıyorsun yabancı
hangi hasta gönüllüyü kasdediyorsun etme
çalma bizi bizden bizi gitme o ellere doğru
çalınmış başkalarına nazar ediyorsun etme
ey ay felek harab olmuş alt üst olmuş senin için
bizi öyle harab öyle alt üst ediyorsun etme
ey makamı var ve yokun üzerinde olan kişi
sen varlık sahasını öyle terk ediyorsun etme
sen yüz çevirecek olsan ay kapkara olur gamdan
ayın da evini yıkmayı kastediyorsun etme
bizim dudağımız kurur sen kuruyacak olsan
gözlerimizi öyle yaş dolu ediyorsun etme
aşıklarla başa çıkacak gücün yoksa eğer
aşka öyleyse ne diye hayret ediyorsun etme
ey cennetin cehennemin elinde olduÄŸu kiÅŸi
bize cenneti öyle cehennem ediyorsun etme
şekerliğinin içinde zehir zarar vermez bize
o zehiri o ÅŸekerle sen bir ediyorsun etme
bizi sevindiriyorsun huzurumuz kaçar öyle
huzurumu bozuyorsun sen mavediyorsun etme
harama bulaşan gözüm güzelliğinin hırsızı
ey hırsızlığa da değen hırsızlık ediyorsun etme
isyan et ey arkadaşım söz söyleyecek an değil
aşkın baygınlığıyla ne meşk ediyorsun etme
mevlana
Başımı koysam koynuna
kokunu içime çeksem
sıcaklığında dinlendirsem yorgun ruhumu...
desem ki
"çok zor sevgili
sana sevdam dinmedi....."
kokunu içime çeksem
sıcaklığında dinlendirsem yorgun ruhumu...
desem ki
"çok zor sevgili
sana sevdam dinmedi....."
Bana dedi ki:
Benden ne istiyorsun?
Can Baba demiÅŸ ki dedim :
Erkek dediÄŸin
Seni elinin tersiyle değil avucunun içiyle kavrayacak.
Bileceksin ki emin ellerdeyim,başkası tutamaz elimi böyle.
Rahat olacaksın yanında,çok konuşmayacak, beynini didiklemeyecek.
İnce olacak; seni senin kadar düşünecek.
Erkek dediÄŸin, sen onu merak ettiÄŸinde
kendisine hesap soruluyor havalarına girmeyecek.
Senin inceliğine karşı umursamaz sözler sarf etmeyecek.
Erkek dediğin, kadının sinirini bozmayacak,
cinlerini tepesine çıkarmayacak, sanki sen onun için varmışsın
her ne zaman istese emrine amadeymişsin, o ne yaparsa yapsın
her istediğinde yanında elinin altında olacakmışsın tiplerine girmeyecek.
Erkek dediÄŸin, sen ona sevgini hissettirdiÄŸinde,
sen ona kayıtsız şartsız asıkmışsın gibi havalara girmeyecek.
Erkek dediğin ilgi gördüğünde ilgiyle,
sevgi gördüğünde sevgiyle karşılık verecek.
Erkek dediğin, sen onun için kendine baktığında,
sırf ona daha güzel görünmek için giyinip kuşandığında
hiçbir şey olmamış gibi davranmayacak.
Erkek dediğin, ruhunu okşamasını bilecek.
Romantik olacak kimi gün habersizce kucağında
çiçeklerle çıkıp gelecek.
Özel günleri unutmayı marifet sanmayacak.
Erkek dediğin, kayıtsız olmayacak senin bütün zarafetine karşı.
Gerçekten seven bir kadın sevgi ve ilgi bekler,
erkeğine verdiği aşkın karşılığında küçük bir tatlı söz,
kısa bir mesaj, bir çağrı bile onu mutlu edebilir.
Erkek dediğin bütün bunları cebinden para harcıyormuş gibi
cimrilikle yapmayacak.
Erkek dediğin, ben aranmayı, çok aramayı sevmem demeyecek.
Erkek dediÄŸin, her ÅŸey kendi istediÄŸi gibi olsun istemeyecek.
Sadece kendi caninin istemesine baÄŸlamayacak her ÅŸeyi.
Erkek dediğinin, hissettiğiyle yaptığı şey arasında uçurum olmayacak.
Erkek dediÄŸin, cesur olacak cesur.
Seni seviyorum derken korkmayacak,
başka şeylerin arkasına gizlenmeyecek.
Seviyorum deyip bir sonraki perdede kaçmayacak,
özlüyorum diyorsa gelecek, kaybetmek istemiyorum diyorsa kaybetmeyecek.
Erkek dediğin aşkına sahip çıkacak.
Korkak olmaz erkek dediÄŸin.
Erkek dediÄŸin iyi seviÅŸecek. Koyun gibi yatmayacak,
bir an önce su is bitse demeyecek.
Aşksız yatmayacak yatağa ve
sen bunu bileceksin.
Bir baba şefkatiyle seni alnından öptüğünde bileceksin ki
sevgisi geçici ve zayıf değildir.
Erkek dediğin, ve sevgiyle öptüğünde
dudaklarından bileceksin ki opusun tek sebebi şehvet değildir.
Erkek dediÄŸin aldatmayacak. Aldatmak basitliktir.
Seviyorum diyorsa aldatmaz erkek dediÄŸin.
Aldatıyorsa sevmiyor demektir.
Erkek dediğin yakışıklı olacak, çekici olacak ama
bundan çok daha öte bir şey...
Erkek dediğin, zeki olacak. Kadının küçük yalanlara,bahanelere inanmayacağını, kendisini kendi gibi tanıdığını bilecek.Kadının zekasını küçümsemeyecek kadar zeki olacak. Zeki olacak, seni bir hamur gibi karmasını bilecek, o hamura kendisini katmasını da.
Erkek dediğin, değerlerini bir anlık hevesler uğruna satmayacak.
Namussuzluğunu, ahlaksızlığını ancak ve ancak seninle yataktayken kullanacak.
Yan gözle hatun kesmeyecek, üstüne sevgili edinmeyecek.
Erkek dediğin önce kendini sevecek. Kendini sevmeyen erkektenkimseye hayır gelmez.
Bir bakarsın ki yıllar sonra bu adamla ne yatağa sığıyorsun, ne toprağa...
Koluna girip gezmesini bileceksin gururla koynuna alıp sevişmesini de.
Erkek dediğin, babalığını da bilecek, ana-babaya hürmet etmeyi, kadir kıymet bilmeyi, vefakarlığı, fedakarlığı. ..
Erkek dediÄŸin seni koruyacak,kuÅŸatacak .
O nerede olursa olsun seni koruyacağını bileceksin.
Pısırık olmayacak erkek dediğin.
Erkek dediğin erkek olacak güzelim.
Seni sadece sen olduğun için sevecek.
Parayla pulla, kariyerle, güçle, kimin ne dediğiyle hareket etmeyecek.
Hem sevgilin, hem arkadasın olacak !
ohoooo ne dedi çok şey istiyorsun.Çünkü ben böyleyim dedim :) Sen bilirsin
Kadın dediğin
Kadının hası yumuşak başlı olmaz, ama ağırbaşlı ve sıcak olur.
Ağırbaşlılıktan kastım, sıkıcılık değil elbet.
Şımarıklığın da hakkını verir.
Ağırbaşlı tebessümleri olur bir de.
Kadın yüzü dediğin mahkeme duvarına benzemeyecek.
Bu tebessümler sevgidir.
Yumuşacık bir sevgi olur kadın yüreğinde.
Kim olursa olsun, ne yaşamış olursa olsun.
Erkeğini dizine yatırıp saçlarını okşamayı bilir gerçek bir kadın.
Kadının hası nerede, nasıl davranacağını bilir…insanların içinde kapris yapmaz, hır çıkarmaz; ama gerçek bir osmanlı kadını gibi,adabıyla, raconuyla istediÄŸini alır.
Dırdır etmez.
Çok konuşup, baskı yapıp erkeği bezdirmez.
Yüz göz olmaz kadının hası.
Bazen öyle bir bakar ki, hele bir de bazen öyle bir susar ki,
bin tümceye bedeldir bu bakmalarla susmalar.
Bu kadın üzülmeyi de bilir, ağlamayı da,kızmayı da.
Ama üzmemek lazım, ayrıca kızdırmaya da gelmez.
Gerçek bir kadın ezik durmaz.
Kambur yürümez, dimdik durur.
Kendine saygısı, güveni vardır.
Erkeğine can yoldaşı olur,destek olur, onu dinlemeyi bilir.
Bazen utangaç olur, bazen ürkek.
Soğuktan ya da yalnızlıktan korkabilir kadın.
Aptal olmaz gerçek bir kadın.
Bön bön bakmaz adamların suratına.
Hülyalı bakışları da olsa, zihni uyanık olur.
Hüznü, gökten deli deli yağan yağmur gibi olur, saçlarından akar.
Neşesi ise öyle renkli, öyle dağınık; saçları savrulur.
Kahkahaları vardır bu kadının, çın çın eder odaların duvarlarında. Sesi güzel olur kadının, biraz buğulu...
Arada bir pencereye yaslar başını,sokağa dalıp gider, bir şarkı söyler. Olgunluğuyla şaşırtır erkeği.
Bazen de öyle çocuk olur, öyle sağlam saçmalar ki,
yine, yine şaşırtır onu.sıkmaz kadın,
bunaltmaz, yaÅŸa yaÅŸa bitmez.
Huzur verir varlığıyla. İçmesini de bilir kadının hası.
Bazı akşamlar anason kokulu tüter sofrasının sıcağı.
İçli bir türkü dinler bazen, üşür, sırtına hırkasını alır.
Konuşurken insanın yüzüne bakar kadın.
Kibirli olmaz. Kültürsüz olmaz. Bomboş olmaz kafası.
Dünyanın, ülkenin olaylarını bilir,anlar,söyleyecek sözü vardır.
KiÅŸiliklidir. Beceriklidir.
Tırnağı kırılınca üzülür, üzülür işte,profesör de olsa, sultan da olsa,boksör de olsa üzülür.
Gerçek bir kadın hiçbir zaman reklam panolarındaki kızlara benzemez.
Etini teşhir etmez. Fosforlu bir taş gibiliği yoktur onun, loş bir cazibesi vardır.
Albenisi metrelerce öteden çarpar adamı.
Ne kadar örtüneceğini, ne kadar açılacağını, yerine ve zamanına görebilir.
Gerçek bir kadın paris podyumlarında yürüyen,
17. Yüzyılın vebalı kadınları gibi mankenlere benzemez.
Uzun saçları vardır kadının.
Yumuşak olur, güzel kokar.
Kadının hası saçlarını ne zaman toplayacağını, ne zaman salacağını bilir.
Kadına yaraşmaz soğukluk.
Gerçek bir kadın göbek atmayı, gerdan kırmayı, iyi becerir;
ama öyle her yerde masaların üstüne çıkıp oynamaz.
Havasında oldu mu, bir oynadı mı, herkes onu izler.
Kadın korunmayı sever, ama korunmaya muhtaç olmaz.
Erkekler korumayı severler, ama yine de güçsüz, zavallı kadınlardan hoşlanmazlar.
Güçlü kadından ise çekinirler, ona yanaşamazlar.
Kadının hası bu dengeyi kurmayı bilir;gücünü erkeğin gözüne gözüne sokmaz.
Has kadına naz da yakışır, kapris de.
Öyle tatlı, öyle kıvamlı naz eder ki,onun nazını erkek zevkle çeker.
Gerçek bir kadın şiir gibi olur,
mey gibi olur,
ömür gibi olur.
-can yücel-
Benden ne istiyorsun?
Can Baba demiÅŸ ki dedim :
Erkek dediÄŸin
Seni elinin tersiyle değil avucunun içiyle kavrayacak.
Bileceksin ki emin ellerdeyim,başkası tutamaz elimi böyle.
Rahat olacaksın yanında,çok konuşmayacak, beynini didiklemeyecek.
İnce olacak; seni senin kadar düşünecek.
Erkek dediÄŸin, sen onu merak ettiÄŸinde
kendisine hesap soruluyor havalarına girmeyecek.
Senin inceliğine karşı umursamaz sözler sarf etmeyecek.
Erkek dediğin, kadının sinirini bozmayacak,
cinlerini tepesine çıkarmayacak, sanki sen onun için varmışsın
her ne zaman istese emrine amadeymişsin, o ne yaparsa yapsın
her istediğinde yanında elinin altında olacakmışsın tiplerine girmeyecek.
Erkek dediÄŸin, sen ona sevgini hissettirdiÄŸinde,
sen ona kayıtsız şartsız asıkmışsın gibi havalara girmeyecek.
Erkek dediğin ilgi gördüğünde ilgiyle,
sevgi gördüğünde sevgiyle karşılık verecek.
Erkek dediğin, sen onun için kendine baktığında,
sırf ona daha güzel görünmek için giyinip kuşandığında
hiçbir şey olmamış gibi davranmayacak.
Erkek dediğin, ruhunu okşamasını bilecek.
Romantik olacak kimi gün habersizce kucağında
çiçeklerle çıkıp gelecek.
Özel günleri unutmayı marifet sanmayacak.
Erkek dediğin, kayıtsız olmayacak senin bütün zarafetine karşı.
Gerçekten seven bir kadın sevgi ve ilgi bekler,
erkeğine verdiği aşkın karşılığında küçük bir tatlı söz,
kısa bir mesaj, bir çağrı bile onu mutlu edebilir.
Erkek dediğin bütün bunları cebinden para harcıyormuş gibi
cimrilikle yapmayacak.
Erkek dediğin, ben aranmayı, çok aramayı sevmem demeyecek.
Erkek dediÄŸin, her ÅŸey kendi istediÄŸi gibi olsun istemeyecek.
Sadece kendi caninin istemesine baÄŸlamayacak her ÅŸeyi.
Erkek dediğinin, hissettiğiyle yaptığı şey arasında uçurum olmayacak.
Erkek dediÄŸin, cesur olacak cesur.
Seni seviyorum derken korkmayacak,
başka şeylerin arkasına gizlenmeyecek.
Seviyorum deyip bir sonraki perdede kaçmayacak,
özlüyorum diyorsa gelecek, kaybetmek istemiyorum diyorsa kaybetmeyecek.
Erkek dediğin aşkına sahip çıkacak.
Korkak olmaz erkek dediÄŸin.
Erkek dediÄŸin iyi seviÅŸecek. Koyun gibi yatmayacak,
bir an önce su is bitse demeyecek.
Aşksız yatmayacak yatağa ve
sen bunu bileceksin.
Bir baba şefkatiyle seni alnından öptüğünde bileceksin ki
sevgisi geçici ve zayıf değildir.
Erkek dediğin, ve sevgiyle öptüğünde
dudaklarından bileceksin ki opusun tek sebebi şehvet değildir.
Erkek dediÄŸin aldatmayacak. Aldatmak basitliktir.
Seviyorum diyorsa aldatmaz erkek dediÄŸin.
Aldatıyorsa sevmiyor demektir.
Erkek dediğin yakışıklı olacak, çekici olacak ama
bundan çok daha öte bir şey...
Erkek dediğin, zeki olacak. Kadının küçük yalanlara,bahanelere inanmayacağını, kendisini kendi gibi tanıdığını bilecek.Kadının zekasını küçümsemeyecek kadar zeki olacak. Zeki olacak, seni bir hamur gibi karmasını bilecek, o hamura kendisini katmasını da.
Erkek dediğin, değerlerini bir anlık hevesler uğruna satmayacak.
Namussuzluğunu, ahlaksızlığını ancak ve ancak seninle yataktayken kullanacak.
Yan gözle hatun kesmeyecek, üstüne sevgili edinmeyecek.
Erkek dediğin önce kendini sevecek. Kendini sevmeyen erkektenkimseye hayır gelmez.
Bir bakarsın ki yıllar sonra bu adamla ne yatağa sığıyorsun, ne toprağa...
Koluna girip gezmesini bileceksin gururla koynuna alıp sevişmesini de.
Erkek dediğin, babalığını da bilecek, ana-babaya hürmet etmeyi, kadir kıymet bilmeyi, vefakarlığı, fedakarlığı. ..
Erkek dediÄŸin seni koruyacak,kuÅŸatacak .
O nerede olursa olsun seni koruyacağını bileceksin.
Pısırık olmayacak erkek dediğin.
Erkek dediğin erkek olacak güzelim.
Seni sadece sen olduğun için sevecek.
Parayla pulla, kariyerle, güçle, kimin ne dediğiyle hareket etmeyecek.
Hem sevgilin, hem arkadasın olacak !
ohoooo ne dedi çok şey istiyorsun.Çünkü ben böyleyim dedim :) Sen bilirsin
Kadın dediğin
Kadının hası yumuşak başlı olmaz, ama ağırbaşlı ve sıcak olur.
Ağırbaşlılıktan kastım, sıkıcılık değil elbet.
Şımarıklığın da hakkını verir.
Ağırbaşlı tebessümleri olur bir de.
Kadın yüzü dediğin mahkeme duvarına benzemeyecek.
Bu tebessümler sevgidir.
Yumuşacık bir sevgi olur kadın yüreğinde.
Kim olursa olsun, ne yaşamış olursa olsun.
Erkeğini dizine yatırıp saçlarını okşamayı bilir gerçek bir kadın.
Kadının hası nerede, nasıl davranacağını bilir…insanların içinde kapris yapmaz, hır çıkarmaz; ama gerçek bir osmanlı kadını gibi,adabıyla, raconuyla istediÄŸini alır.
Dırdır etmez.
Çok konuşup, baskı yapıp erkeği bezdirmez.
Yüz göz olmaz kadının hası.
Bazen öyle bir bakar ki, hele bir de bazen öyle bir susar ki,
bin tümceye bedeldir bu bakmalarla susmalar.
Bu kadın üzülmeyi de bilir, ağlamayı da,kızmayı da.
Ama üzmemek lazım, ayrıca kızdırmaya da gelmez.
Gerçek bir kadın ezik durmaz.
Kambur yürümez, dimdik durur.
Kendine saygısı, güveni vardır.
Erkeğine can yoldaşı olur,destek olur, onu dinlemeyi bilir.
Bazen utangaç olur, bazen ürkek.
Soğuktan ya da yalnızlıktan korkabilir kadın.
Aptal olmaz gerçek bir kadın.
Bön bön bakmaz adamların suratına.
Hülyalı bakışları da olsa, zihni uyanık olur.
Hüznü, gökten deli deli yağan yağmur gibi olur, saçlarından akar.
Neşesi ise öyle renkli, öyle dağınık; saçları savrulur.
Kahkahaları vardır bu kadının, çın çın eder odaların duvarlarında. Sesi güzel olur kadının, biraz buğulu...
Arada bir pencereye yaslar başını,sokağa dalıp gider, bir şarkı söyler. Olgunluğuyla şaşırtır erkeği.
Bazen de öyle çocuk olur, öyle sağlam saçmalar ki,
yine, yine şaşırtır onu.sıkmaz kadın,
bunaltmaz, yaÅŸa yaÅŸa bitmez.
Huzur verir varlığıyla. İçmesini de bilir kadının hası.
Bazı akşamlar anason kokulu tüter sofrasının sıcağı.
İçli bir türkü dinler bazen, üşür, sırtına hırkasını alır.
Konuşurken insanın yüzüne bakar kadın.
Kibirli olmaz. Kültürsüz olmaz. Bomboş olmaz kafası.
Dünyanın, ülkenin olaylarını bilir,anlar,söyleyecek sözü vardır.
KiÅŸiliklidir. Beceriklidir.
Tırnağı kırılınca üzülür, üzülür işte,profesör de olsa, sultan da olsa,boksör de olsa üzülür.
Gerçek bir kadın hiçbir zaman reklam panolarındaki kızlara benzemez.
Etini teşhir etmez. Fosforlu bir taş gibiliği yoktur onun, loş bir cazibesi vardır.
Albenisi metrelerce öteden çarpar adamı.
Ne kadar örtüneceğini, ne kadar açılacağını, yerine ve zamanına görebilir.
Gerçek bir kadın paris podyumlarında yürüyen,
17. Yüzyılın vebalı kadınları gibi mankenlere benzemez.
Uzun saçları vardır kadının.
Yumuşak olur, güzel kokar.
Kadının hası saçlarını ne zaman toplayacağını, ne zaman salacağını bilir.
Kadına yaraşmaz soğukluk.
Gerçek bir kadın göbek atmayı, gerdan kırmayı, iyi becerir;
ama öyle her yerde masaların üstüne çıkıp oynamaz.
Havasında oldu mu, bir oynadı mı, herkes onu izler.
Kadın korunmayı sever, ama korunmaya muhtaç olmaz.
Erkekler korumayı severler, ama yine de güçsüz, zavallı kadınlardan hoşlanmazlar.
Güçlü kadından ise çekinirler, ona yanaşamazlar.
Kadının hası bu dengeyi kurmayı bilir;gücünü erkeğin gözüne gözüne sokmaz.
Has kadına naz da yakışır, kapris de.
Öyle tatlı, öyle kıvamlı naz eder ki,onun nazını erkek zevkle çeker.
Gerçek bir kadın şiir gibi olur,
mey gibi olur,
ömür gibi olur.
-can yücel-
İşte, "bir sonraki dalgada Ece de kesin içerde" yorumları yapılmasına
neden olan ve dostlarının, meslektaşlarının haksızlığa uğradığını
düşünen bir gazetecinin kaleminden dökülen satırlar:
"METRİS'in önünde durdum / Hasretin yerlere vurdum / Ben dağlarda uçan
kuştum, uçan kuştum..." Vakit geldi, gürültü yapmanın zamanıdır.
Sokaklara alışmak gerekecek, artık belli oldu.
Belli oldu vicdan yok, utanmak yok, şirazesi patlamış bir hınçla
geliyorlar üzerimize. Son düşünce kırıntısını yok edinceye, hepimiz
boş gözlerle ve dilimiz dışarıda onların emirlerini bekler hale
gelinceye kadar...
Önümüze attıkları ekmek için tüm kalbimizle şükredinceye kadar...
Gözlerinin içine bakmaktan korkup boynumuzu bükerek durana kadar...
Onurumuz, gururumuz, haysiyetimiz, omurgamız iyice bükülene kadar.
Ãœzerimize gelecekler.
Vakit geldi, hazırlanın.
"Yok artık, o kadarını da yapamazlar" dediğiniz şeyleri yapacaklar.
Şakşakçılarını bile "Bu kadarı da fazla" dedirtecek şeyler olacak.
Belli oldu, bundan sonra iyi haber gelmez mahkeme kapılarından.
Vakit geldi. Şahlandılar. Yöneticilerin bile yönetmediği bir zamana girildi.
KÃœF GÄ°BÄ°, PAS GÄ°BÄ°...
Bir garip organizma ele geçiriyor şimdi ülkeyi. Küf gibi, pas gibi,
rutubet gibi, için için...
Dizginleri yöneticilerin elinde olmayan başka türlü bir şey bu.
Sinsiler, küf gibi, pas gibi, rutubet gibi sessizler.
Adlı adınca çıkmıyorlar ortaya yüzlerini göstermiyorlar.
Hayalet gibiler, etrafımız çoktan sarılmış. Kadrolarıyla, pusularıyla,
yosun tutmuş sabırlarıyla geliyorlar.
Allahın adını pis ağızlarında geveleyerek, gözyaşlarını geviş
getirerek geliyorlar.
"BAŞBAKAN BİLE DURDURAMAYACAK ONLARI" Vakit geldi, sıkı durun. En
büyük başkan Başbakan bile durduramayacak onları.
Çünkü yıllardır çevrelediler iktidar koltuğunu.
İktidar koltuğu hariç her yeri ele geçirdiler.
Tahta kurtları gibi ağır ağır...
O iktidar koltuklarında oturanlar biliyorlar: Koltukları havada
duruyor, onların omuzlarında.
Kıpırdasalar düşerler.
Delikanlılığın, kabadayılığın, bitirimliğin sınırı da buraya kadar işte.
Vakit geldi, neyiniz varsa koyun ortaya. Beklediniz deÄŸil mi bunca
zaman. Birileri, bir ÅŸeyler durdurur bu gidiÅŸi diye.
Öyle olmayacak. Anlamıyor musunuz, Ahmet'i alıyorlarsa, Nedim'i
götürüyorlarsa, denizin sonuna gelindi. Kara göründü hanımlar beyler,
kapkara, en kara, zifiri kara göründü.
Vakit geldi, nefesinizi uzun yola göre ayarlayın. Artık şaşırmayın,
dona kalmayın hayretten.
Bundan sonra neler neler olacak. Åžaka gibi olacak her ÅŸey her
seferinde ve her seferinde çok ciddi olacak hepsi.
İnsanı güldürecek kadar saçma sorular soracaklar ve güldüğünüzde
suratınıza yiyeceksiniz tokadı.
Tıpkı darbelerin küçük askerlerinin hep yaptığı gibi.
Her faşist her kahkahayı üstüne alınır çünkü.
Vakit geldi, toparlayın ağzınızı, ürkütmeyin faşist vakvakları Vakit
geldi. Eski hikâyeleri hatırlayacaksınız.
Babamın 12 Mart darbesinden sonra avukatlık yaptığı davalardan
biriymiş. Bir öğretmene sormuş gazeteci Fethiye'de: "Hocam turşu
yapmak mı zordur, darbe yapmak mı?" Öğretmen cevap vermiş: "Turşu
yapmak daha zordur. Çünkü turşu için vasıflı hıyar gerekir. Darbe için
birkaç vasıfsız hıyar yeterlidir." Öğretmen böyle bir espri yaptı diye
yıllarca hapis cezasıyla yargılanmış. Komik değil mi? Bu komikliklerin
hepsi işte bizim de başımıza gelecek, geliyor. İnsanın hiç de gülesi
gelmiyor.
Vakit geldi. Rakı bardaklarını kaldırıp içerideki arkadaşlarımız için
içeceğiz. Dışarıda olduğumuz her günü suçlulukla yaşayıp, güldüğümüz
her seferinde dudağımızı kırıp onları hatırlayacağız.
Telefon numaralarını çevirdiğimizde buz gibi bir kadın sesi
"Aradığınız numaraya şu an..." diyecek.
Artık arkadaşlarımıza ulaşamayacağız.
Çünkü vakit geldi.
Vakit geldi. Artık bağır bağır bağırmanın zamanı. Çünkü hava kurşun
gibi ağır. Yeter artık...
neden olan ve dostlarının, meslektaşlarının haksızlığa uğradığını
düşünen bir gazetecinin kaleminden dökülen satırlar:
"METRİS'in önünde durdum / Hasretin yerlere vurdum / Ben dağlarda uçan
kuştum, uçan kuştum..." Vakit geldi, gürültü yapmanın zamanıdır.
Sokaklara alışmak gerekecek, artık belli oldu.
Belli oldu vicdan yok, utanmak yok, şirazesi patlamış bir hınçla
geliyorlar üzerimize. Son düşünce kırıntısını yok edinceye, hepimiz
boş gözlerle ve dilimiz dışarıda onların emirlerini bekler hale
gelinceye kadar...
Önümüze attıkları ekmek için tüm kalbimizle şükredinceye kadar...
Gözlerinin içine bakmaktan korkup boynumuzu bükerek durana kadar...
Onurumuz, gururumuz, haysiyetimiz, omurgamız iyice bükülene kadar.
Ãœzerimize gelecekler.
Vakit geldi, hazırlanın.
"Yok artık, o kadarını da yapamazlar" dediğiniz şeyleri yapacaklar.
Şakşakçılarını bile "Bu kadarı da fazla" dedirtecek şeyler olacak.
Belli oldu, bundan sonra iyi haber gelmez mahkeme kapılarından.
Vakit geldi. Şahlandılar. Yöneticilerin bile yönetmediği bir zamana girildi.
KÃœF GÄ°BÄ°, PAS GÄ°BÄ°...
Bir garip organizma ele geçiriyor şimdi ülkeyi. Küf gibi, pas gibi,
rutubet gibi, için için...
Dizginleri yöneticilerin elinde olmayan başka türlü bir şey bu.
Sinsiler, küf gibi, pas gibi, rutubet gibi sessizler.
Adlı adınca çıkmıyorlar ortaya yüzlerini göstermiyorlar.
Hayalet gibiler, etrafımız çoktan sarılmış. Kadrolarıyla, pusularıyla,
yosun tutmuş sabırlarıyla geliyorlar.
Allahın adını pis ağızlarında geveleyerek, gözyaşlarını geviş
getirerek geliyorlar.
"BAŞBAKAN BİLE DURDURAMAYACAK ONLARI" Vakit geldi, sıkı durun. En
büyük başkan Başbakan bile durduramayacak onları.
Çünkü yıllardır çevrelediler iktidar koltuğunu.
İktidar koltuğu hariç her yeri ele geçirdiler.
Tahta kurtları gibi ağır ağır...
O iktidar koltuklarında oturanlar biliyorlar: Koltukları havada
duruyor, onların omuzlarında.
Kıpırdasalar düşerler.
Delikanlılığın, kabadayılığın, bitirimliğin sınırı da buraya kadar işte.
Vakit geldi, neyiniz varsa koyun ortaya. Beklediniz deÄŸil mi bunca
zaman. Birileri, bir ÅŸeyler durdurur bu gidiÅŸi diye.
Öyle olmayacak. Anlamıyor musunuz, Ahmet'i alıyorlarsa, Nedim'i
götürüyorlarsa, denizin sonuna gelindi. Kara göründü hanımlar beyler,
kapkara, en kara, zifiri kara göründü.
Vakit geldi, nefesinizi uzun yola göre ayarlayın. Artık şaşırmayın,
dona kalmayın hayretten.
Bundan sonra neler neler olacak. Åžaka gibi olacak her ÅŸey her
seferinde ve her seferinde çok ciddi olacak hepsi.
İnsanı güldürecek kadar saçma sorular soracaklar ve güldüğünüzde
suratınıza yiyeceksiniz tokadı.
Tıpkı darbelerin küçük askerlerinin hep yaptığı gibi.
Her faşist her kahkahayı üstüne alınır çünkü.
Vakit geldi, toparlayın ağzınızı, ürkütmeyin faşist vakvakları Vakit
geldi. Eski hikâyeleri hatırlayacaksınız.
Babamın 12 Mart darbesinden sonra avukatlık yaptığı davalardan
biriymiş. Bir öğretmene sormuş gazeteci Fethiye'de: "Hocam turşu
yapmak mı zordur, darbe yapmak mı?" Öğretmen cevap vermiş: "Turşu
yapmak daha zordur. Çünkü turşu için vasıflı hıyar gerekir. Darbe için
birkaç vasıfsız hıyar yeterlidir." Öğretmen böyle bir espri yaptı diye
yıllarca hapis cezasıyla yargılanmış. Komik değil mi? Bu komikliklerin
hepsi işte bizim de başımıza gelecek, geliyor. İnsanın hiç de gülesi
gelmiyor.
Vakit geldi. Rakı bardaklarını kaldırıp içerideki arkadaşlarımız için
içeceğiz. Dışarıda olduğumuz her günü suçlulukla yaşayıp, güldüğümüz
her seferinde dudağımızı kırıp onları hatırlayacağız.
Telefon numaralarını çevirdiğimizde buz gibi bir kadın sesi
"Aradığınız numaraya şu an..." diyecek.
Artık arkadaşlarımıza ulaşamayacağız.
Çünkü vakit geldi.
Vakit geldi. Artık bağır bağır bağırmanın zamanı. Çünkü hava kurşun
gibi ağır. Yeter artık...
posted from Bloggeroid
'' ben karagöz filan değilim. herkes birikmiş bizi seyrediyor. dağılın! kukla oynatmıyoruz burada. acı çekiyoruz. kapı kapı dolaşıp dileniyoruz. son kapıya geldik. insaf sahiplerine sesleniyoruz. ey insaf sahipleri! ben ve olric sizleri sarsmaya geldik. dünya tarihinde eşi görülmemiş bir duygululukla ve kendini beğenmişçesine ve kendinibeğenmişçesinesankibizdenöncebirşeysöylenmemişçesinegillerden olmaktan korkmadan kapınızı yumrukluyoruz. dilenciler krallığının en küstah soylusu olarak kişiliğimizi burnunuza dayıyoruz........ sizi ağlatmaya ve burnunuzdan getirmeye geldik. size dünyanın dörtten fazla bucağı olduğunu göstermeye geldik. bitmez tükenmez sızlanmalarımızla ananızı ağlatmaya niyetliyiz.''
"önce kelime vardı " diye basliyor yohannaya gore incil.kelimeden once de yalnizlik vardi.ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnizlik.kelimenin bittigi yerde basladi;kelime soylenemeden once basladi.kelimeler yalnizligi unutturdu ve yalnizlik kelimelerle birlikte yasadi insanın icinde.kelimeler yalnizligi anlatti ve yalnizligin icinde kayboldu.yalnız kelimeler aciyi dindirdi ve kelimeler insanin aklina geldikce,yalnizlik buyudu dayanilmaz oldu."
-sf 153-
"üniversitede en çok sevdiğim öğrenciler, yıllardır okulu bitiremeyenlerdi. yanlarından ayrılamazdım. onların başarısızlık masallarını büyük bir hayranlıkla dinlerdim. sonra onları öğrenci olarak bıraktım üniversitede: ben bitirdim. meyhane arkadaşlarını da meyhanede bıraktım; ülkü arkadaşlarını da ülküleriyle başbaşa. bir yerde durmasını bilemedim. hiçbir yere varamadım. en çok da, başarısızların yanında kalmayı becermek istedim. beşiktaş'taki koltuk meyhanesindeki reşit beyle geçirmek isterdim bütün yaşantımı. beni bir yerde barındırmadılar." (s. 664)
- herkes geçer diyor. geçer mi olric ? herkes ne bilir acımı. herkes ne bilsin acımızı. yaşar gibi yapmaktan, özlemez gibi yapmaktan iyiymiş gibi yapmaktan.. nefes alıp onu içimde tutmaktan ve o nefeste boğulmaktan sıkıldım. ki nefessizlikten değil, nefesten boğulmaktır marifetimiz olric.
- evet efendimiz.
- bana katıldığını bilmek güzel. arada ses verme...n güzel. içimin.. sesi de olmasa ölürüm yalnızlıktan..
"tutturmuşlar biz ayrıldık diyorlar !..öyle mi olric ?..ayrıldık mı biz..? bu insanlar gerçekten deli olric ; senin içimde saklandığını hala göremediler...! "
"- gözden ırak, gönülden de ırak olur mu efendim?
- hayır olric... yüreğinde bi yer açıp oraya oturttuğun her kimse, seninle birlikte gider her yere.
- ben kötü biri miyim efendim? yüreğimde giden onca insanın yüreğinde bir yerim olduğuna neden inanmakta zorlanıyorum?
- onlar gerçekten gittiği içindir olric..."
"hiçbir gerçek yaşantım olmasaydı daha kolay geçirebilirdim zamanı yaşamak diye bir gerçek olduğunu bilmezdim oysa sen bana ilk gerçek yaşantıyı tanıtmakla yaşamadığım bütün hayallerimin gerçekleşebileceği saplantısına kapılmama sebep oldun(...)" (519)
"önce kelime vardı " diye basliyor yohannaya gore incil.kelimeden once de yalnizlik vardi.ve kelimeden sonra da var olmaya devam etti yalnizlik.kelimenin bittigi yerde basladi;kelime soylenemeden once basladi.kelimeler yalnizligi unutturdu ve yalnizlik kelimelerle birlikte yasadi insanın icinde.kelimeler yalnizligi anlatti ve yalnizligin icinde kayboldu.yalnız kelimeler aciyi dindirdi ve kelimeler insanin aklina geldikce,yalnizlik buyudu dayanilmaz oldu."
-sf 153-
"üniversitede en çok sevdiğim öğrenciler, yıllardır okulu bitiremeyenlerdi. yanlarından ayrılamazdım. onların başarısızlık masallarını büyük bir hayranlıkla dinlerdim. sonra onları öğrenci olarak bıraktım üniversitede: ben bitirdim. meyhane arkadaşlarını da meyhanede bıraktım; ülkü arkadaşlarını da ülküleriyle başbaşa. bir yerde durmasını bilemedim. hiçbir yere varamadım. en çok da, başarısızların yanında kalmayı becermek istedim. beşiktaş'taki koltuk meyhanesindeki reşit beyle geçirmek isterdim bütün yaşantımı. beni bir yerde barındırmadılar." (s. 664)
- herkes geçer diyor. geçer mi olric ? herkes ne bilir acımı. herkes ne bilsin acımızı. yaşar gibi yapmaktan, özlemez gibi yapmaktan iyiymiş gibi yapmaktan.. nefes alıp onu içimde tutmaktan ve o nefeste boğulmaktan sıkıldım. ki nefessizlikten değil, nefesten boğulmaktır marifetimiz olric.
- evet efendimiz.
- bana katıldığını bilmek güzel. arada ses verme...n güzel. içimin.. sesi de olmasa ölürüm yalnızlıktan..
"tutturmuşlar biz ayrıldık diyorlar !..öyle mi olric ?..ayrıldık mı biz..? bu insanlar gerçekten deli olric ; senin içimde saklandığını hala göremediler...! "
"- gözden ırak, gönülden de ırak olur mu efendim?
- hayır olric... yüreğinde bi yer açıp oraya oturttuğun her kimse, seninle birlikte gider her yere.
- ben kötü biri miyim efendim? yüreğimde giden onca insanın yüreğinde bir yerim olduğuna neden inanmakta zorlanıyorum?
- onlar gerçekten gittiği içindir olric..."
"hiçbir gerçek yaşantım olmasaydı daha kolay geçirebilirdim zamanı yaşamak diye bir gerçek olduğunu bilmezdim oysa sen bana ilk gerçek yaşantıyı tanıtmakla yaşamadığım bütün hayallerimin gerçekleşebileceği saplantısına kapılmama sebep oldun(...)" (519)
Feridun Düzagac - Yenikoy [ Yuxexes ] faCRYsis
Çok uzun gemiler geçiyor boğazdan
Boğazımda düğümlenir adın
Birazdan güneş batar
Martıların doymak bilmez cığlıkları
İçimde durmak bilmeyen açlık: sen cığlıkları
Kısa sürüyor günler sensiz.
Tepede yeÅŸil koruluk; korunuyor insandan
Uzaktan bakınca sanki yaşamak güzel
İçime sorsam içime sorsam, soramam
Yeniköyde evim
Eski köye yeni adet,
Bir sevgilim var benim;
Düşlerimden ibaret
Feridun Düzağaç
YOUTUBE KANALIM
Hakkımda
- maikedi
- İzmirli... Atatürkçü.... Kafası hep karışık... Bunlargillerden... Anarşit... Akdenizli olmaktan gurur duyuyor .... Akdenizli olmak hayata karşı bir duruştur sanırım. Akdenizli olmak ; kanının deli akmasıdır, bağıra çağıra konuşmaktır, kalabalık aile sofralarıdır, kapı gıcırtısına oynamaktır, şarkılara ayakla ritm tutmaktır, zeytindir,zeytinyağıdır, teninin güneş yanığı rengini yıl boyu korumasıdır, güzel kızlardır, yakışıklı erkeklerdir, damak zevkidir, daha ötesi hayat zevkidir... Yani Akdenizli olmak bir ülkenin ötesinde bir iç denizin çevresinde yaşayan tüm insanların o deniz gibi rengarenk,kah huzurlu,kah deli dolu olmasıdır.Bir ülkeye değil bir denize kendini ait hissetmektir.
Popular Posts
-
Yıllardır alayım mı alsam mı diye düşünmekteydim ama bir türlü sıra gelmemişti Tefal Actifry almaya.Yakın arkadaşlarım iyi bilirler bir ürü...
-
Bir gün yazacağım sana Çizgisiz bir beyaz kağıda Ben seni çok sevdim Başka da bir diyeceğim yok ...
-
Başından dökülen suyun serinliği biraz kendine gelmesini sağlamıştı. Su damlalarının çıplak vücudundan süzülmesini izlerken gözleri halıda...
Devrim niteliğindeki DeFi Protokolü IPOR 22 Mart 2023'te Bitget'te listelenecek
Bitget, geleneksel finans oyuncuları için IPOR pratik çözümü ile DeFi ve TradFi arasındaki boşluğu dolduracak Victoria, Seyşeller, 20 Ma...