Şimdi bilindiği üzere taktı mı takmak gibi bir huyum vardır üzerinize afiyet.Birşeyi yapıcam dedim mi ne yapıp edip yaptığım yakınımdaki herkesin malumu. Eh doğal olarak bu süsleme işinin de peşini bırakacak değilim. İlk deneyimim de başarısız olma sebebimimin öncelikle icingi az sulandırmak olduğunu farkedince önce ölçüsünü bulmalıyım dedim.Püf noktası basit su ilave ederken karıştırdığınız çatal kaşık her neyse onunla ortaya bir çizgi çiziyorsunuz 15 saniyede kapanırsa kıvam doğrudur. Sonrası okrema torbası bu sıkma ıcı size kalmış. Ben buzdolabı poşetine koyup ucunu inceden deldim.Bu sfer az buçuk oldular sanki.Ama derin denemelerim devam edecek.
Bu Blogda Ara
Ä°yi ki doÄŸmuÅŸ...
Düşündüm de bilemedim en çok hangi şiirini sevdiğimi.
ilk cümlelerimin içindeydi cümleleri
ilk ezberlediÄŸim ÅŸiiri
"kapıları çalan benim
kapıları birer birer
gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler"
4,5 yaşındaymışım daha
kanıtları var babamın acemi kaset kayıtlarında
Sonra odamda elektrik düğmesine iliştirilmiş kartın üzerinde ki yazıda
nakÅŸetti beynime
"yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeÅŸcesine"
ilk aşkta günü geldiğinde
"seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi"
sonra okul koridorlarında
"dostların arasındayız
güneşin sofrasındayız"
sonra yine aşık olduğumda
"ve sana söylemek istediğim en güzel söz
henüz söylememiş olduğum sözdür."
sonra yine ayrı düştüğümde
"tahir olmakta ayıp değil zühre olmakta
hatta sevda yüzünden ölmekte ayıp değil"
bir gün anladığında hayatı
"
Hava kurşun gibi ağır!!
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
KoÅŸun
kurÅŸun
erit-
-meÄŸe
çağırıyorum...
O diyor ki bana:
— Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem
gibi
yana
yana...
«Deeeert
çok,
hemdert
yok»
Yürek-
-lerin
kulak-
-ları
sağır...
Hava kurşun gibi ağır...
Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım
Kerem
gibi
yana
yana.
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karan-
-lıklar
aydın-
-lığa..
Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
KoÅŸun
kurÅŸun
erit-
-meÄŸe
çağırıyorum.....
Düşündüm de bilemedim en çok hangi şiirini sevdiğimi.
ilk cümlelerimin içindeydi cümleleri
ilk ezberlediÄŸim ÅŸiiri
"kapıları çalan benim
kapıları birer birer
gözünüze görünemem
göze görünmez ölüler"
4,5 yaşındaymışım daha
kanıtları var babamın acemi kaset kayıtlarında
Sonra odamda elektrik düğmesine iliştirilmiş kartın üzerinde ki yazıda
nakÅŸetti beynime
"yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür
ve bir orman gibi kardeÅŸcesine"
ilk aşkta günü geldiğinde
"seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi"
sonra okul koridorlarında
"dostların arasındayız
güneşin sofrasındayız"
sonra yine aşık olduğumda
"ve sana söylemek istediğim en güzel söz
henüz söylememiş olduğum sözdür."
sonra yine ayrı düştüğümde
"tahir olmakta ayıp değil zühre olmakta
hatta sevda yüzünden ölmekte ayıp değil"
bir gün anladığında hayatı
"
Hava kurşun gibi ağır!!
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
KoÅŸun
kurÅŸun
erit-
-meÄŸe
çağırıyorum...
O diyor ki bana:
— Sen kendi sesinle kül olursun ey!
Kerem
gibi
yana
yana...
«Deeeert
çok,
hemdert
yok»
Yürek-
-lerin
kulak-
-ları
sağır...
Hava kurşun gibi ağır...
Ben diyorum ki ona:
— Kül olayım
Kerem
gibi
yana
yana.
Ben yanmasam
sen yanmasan
biz yanmasak,
nasıl
çıkar
karan-
-lıklar
aydın-
-lığa..
Hava toprak gibi gebe.
Hava kurşun gibi ağır.
Bağır
bağır
bağır
bağırıyorum.
KoÅŸun
kurÅŸun
erit-
-meÄŸe
çağırıyorum.....
"MeÄŸer ne çok yanarmış canı insanın baktığı yerde göremeyince görmek istediÄŸini …"
“Ertesi gün sana kavuÅŸmayacağım için uyumadığım geceler var benim.”
"Parmak uçlarıma hapsettim seni,dokunduÄŸum her yerde seni hissediyorum,canım yanıyor…"
"Madem sevmiyorsun o zaman sahip çık gözlerine ! Dönüp dolaşıp değmesinler gözlerime."
“Unuturum diye uyudum yine seninle uyandım, belli ki uyurken de sevmiÅŸim seni”
"Sana yolculuk yapmak istiyorum. Kes yüreÄŸine giden bir bilet, cam kenarı deÄŸil ; Can kenarı olsun…"
"Sonra içimden bir parça eksildi,
Dolduramadım gecelerce"
"Yaşlanıp öyle kol kola yürüyelim mi? Ne güzel yaşlanırsın sen."
"Bir daha beni sevdiğini söyleme!
Neden biliyor musun?
Çünkü yine inanırım."
"Kim istemez ki mutlu olmayı?
Ama mutsuzluğa da var mısın?"
"Baktım gülüşünden güzel ÅŸiir olur, sevdim gitti…"
"Biliyorsun ben hangi ÅŸehirdeysem
Yalnızlığın başkenti orası "
"OKYANUSTA ÖLMEZ DE İNSAN GİDER BİR KAŞIK SEVDADA BOĞULUR. "
“Ertesi gün sana kavuÅŸmayacağım için uyumadığım geceler var benim.”
"Parmak uçlarıma hapsettim seni,dokunduÄŸum her yerde seni hissediyorum,canım yanıyor…"
"Madem sevmiyorsun o zaman sahip çık gözlerine ! Dönüp dolaşıp değmesinler gözlerime."
“Unuturum diye uyudum yine seninle uyandım, belli ki uyurken de sevmiÅŸim seni”
"Sana yolculuk yapmak istiyorum. Kes yüreÄŸine giden bir bilet, cam kenarı deÄŸil ; Can kenarı olsun…"
"Sonra içimden bir parça eksildi,
Dolduramadım gecelerce"
"Yaşlanıp öyle kol kola yürüyelim mi? Ne güzel yaşlanırsın sen."
"Bir daha beni sevdiğini söyleme!
Neden biliyor musun?
Çünkü yine inanırım."
"Kim istemez ki mutlu olmayı?
Ama mutsuzluğa da var mısın?"
"Baktım gülüşünden güzel ÅŸiir olur, sevdim gitti…"
"Biliyorsun ben hangi ÅŸehirdeysem
Yalnızlığın başkenti orası "
"OKYANUSTA ÖLMEZ DE İNSAN GİDER BİR KAŞIK SEVDADA BOĞULUR. "
Bu royal icing zor iÅŸmiÅŸ ya.
Bizim ilk ürünler ilkokul çocuklarının resimlerine benzedi :)
Icing'i bu seneki ada turlarımızdan birinde almıştım.Çok lezzetli birşeymiş.Gördüğüm kadarı ile Amazondan da sipariş verebiliyoruz. buradan
Ondan sonrası krema sıkma becerisi.Şahsen ben bu işi nasıl çözerim görücez ilk denemeler böyle işte :)
Bizim ilk ürünler ilkokul çocuklarının resimlerine benzedi :)
Icing'i bu seneki ada turlarımızdan birinde almıştım.Çok lezzetli birşeymiş.Gördüğüm kadarı ile Amazondan da sipariş verebiliyoruz. buradan
Ondan sonrası krema sıkma becerisi.Şahsen ben bu işi nasıl çözerim görücez ilk denemeler böyle işte :)
Konumuz :Yoğurt mayalamak. Mesele baştan basit görünür sütü kaynat içine yoğurt koy sar olsun bitsin .Yok canımmm...O kadar da kolay değil o iş. İşte deneyeninden yoğurt mayalamaya dair notlar. 1-Öncelikle sağlam bir sütçü bulacaksınız.Bol sulu sütle bu iş zor oluyor fiili olarak denedim. 2-Toprak kap.Mayalamak için en iyi seçenek net. 3-Sütü kaynatın ama proteini ölecek diye azıcık değil sütün 1/4'ü en azından azalana kadar. 4-Kaynama sürecinde oluşan kaymaklarını alın ayrı bir yere koyun.Bunu mayalama esnasında dökeceksiniz süper kaymaklı olacak yoğurt. Esasında olay çok basit sütü altını söndürdükten sonra parmağınızı hafif yakacak ısıya gelene kadar soğutun.Sonra yukarıdan toprak kabınıza boşaltın biraz köpürsün.İçine yoğurt ekleyin,ben bir kilo süte 1 tatlı kaşığı ekledim.Tahta bir kaşığını sapı ile dik çizgiler çizerek karıştırın ve şimdi geldik en önemli kısma 5-evinizin sıcaklığına göre sarıp sarmalayın.Bizim ev soğuk ben 2 battaniyeye sardım,annemlerin evde kalorifer cayır cayır yanıyor o fırının içinde bile mayalıyor. 6-Mümkünse en az 12 saat sonra açın ve dolaba koyun. 7-Oldu ki tutmadı panik yok kabınızı bir fırına koyun fırınınıza göre 100 ya da 150 derece de tekrar ısıtın ve bu sefer daha sıkı sarın. Sıcak istiyor bu mubarek net....
Gün doğar,
Ben seni severim...
Gün batar,
Ben seni severim...
Güneş açar,
Güneş açar,
YaÄŸmur yaÄŸar,
İzmir'e hiç beklenmedik bir kar yağar
Ben seni severim....
Çamaşırlar kurur,
TurÅŸular olur,
Aysel kızın nişanlısı askerden gelir,
Ben seni severim...
Bir gül tomurcuklanır kışın ortasında teklifsizce
Bir türkü mırıldanır zeytin toplarken Hatçe Abla
Vapura son dakika yetişir terzi Muhterem 'in çırağı
Ben seni severim...
Bir türkü mırıldanır zeytin toplarken Hatçe Abla
Vapura son dakika yetişir terzi Muhterem 'in çırağı
Ben seni severim...
Ajansların saatleri değişir,
Kahvelerin müdavimleri tek tek öteye gider,
Yaz kuşları gelir ,gider,
Ben seni severim...
Saçıma ilk ak düşer,
Elimde ilk çizgiler belirir,
Uykularım azalır
Ben seni severim...
YaÅŸam akar,
Günler geçer,
Çocuklar büyür,insanlar yaşlanır
HerÅŸey deÄŸiÅŸir
Bir tek ÅŸey deÄŸiÅŸmez
sevdiÄŸim,
Ben hep seni severim....
Çoğalarak seviyorum seni, giderek daha çok... Her şeyi yeniden öğrenir gibi, öğrendiklerimi biriktirir gibi, çoğala çoğala. Uzaklığında da, yakınlığında da her zamanda ve her mekanda... Geceleri kısaltıp gündüz oluyorsun, gündüzleri bitirip yıldız oluyorsun. Daha çok seviyorum seni, yaramın kanamasını kesen bir ilaç gibi. Bir kıvılcımdan, bir yangına dönüşür gibi, büyüyerek ve daha çok. Her an daha çok.
*
Seni sevmenin nöbetini tutuyorum, yüreğim ellerinde. Karda, kışta, deli yağmurda. Mavide ve yeşilde. Parlaklığı giderek artan bir çiçek gibi. Sevdikçe çoğalıyor benim parlaklığım da... Sevdikçe çoğaltıyorum seni, çoğaldıkça daha çok seviyorum. Yollardaki sisi savuruyorum, rüzgar oluyorum. Aydınlığa koşuyorum. Yüzünü taşıyorum rüyalarıma, ellerin darılıyor, onları da çağırıyorum. Gülüyorsun, gülüşüne hayran oluyorum. Sevdikçe hayranlığım da çoğalıyor.
*
Sevdam hep bir an öncesinden daha büyük. Aşkım, daha kararlı, bulmuşken seni kaybetmemek adına. Seni seviyorum, yaşama sevincim çoğalıyor, içimdeki kuşlar çoğalıyor, kanat çırpışlarını dinle. Hepsi senin aşkına uçuyor.
*
Görmesek de birbirimizi ne gam! Varsın işte oradasın. Onca aşk öğretemedi ama şimdi yalnızken de öğreniyorum seni sevmeyi. Öğrendikçe daha da çoğaltıyorum seni sevmeyi. Özlem aşkın çiçeği, özlemle birlikte aşkın da çoğalıyor.
*
Kaç acının sınavından geçtim ve başardım sonunda. Bir tek acıyı azaltıyorum içimde, seni çoğaltıyorum, çoğalttıkça acı yok oluyor. Şimdi yıldızları daha büyük gecelerin, daha çok. Seninle birlikte yıldızlar da çoğalıyor.
*
Korkma, ne kadar çoğalırsan çoğal, yüreğim aşkını taşırmayacak kadar büyük. Sana dair ne varsa hepsini taşıyacak kadar güçlü. Senden gelecek her şeyi kucaklamaya hazır. Seni çoğalttıkça atacak. Geleceğini bilirse, sensizliğe de dayanacak. Ve sevgilim bu aşk seni de çoğaltacak...
Mehmet Çoşkundeniz
Bazı aşklar caresiz bir ümitten ibarettir
Ve "yalnız" yasanirlar
Ve "yalnız" yasanirlar
Ä°LAN-I AÅžK
Bir ömre ilk kez gözlerini açıp ”Merhaba” der gibi
yeni doÄŸarken
-ki ilk güneşim gözlerindi-
senin kollarında büyümeyi diledim
bir yıldız kaydı.
kokunla,terinle beslendi tutkularım
sesinle asırlık ninniler gebe kaldım
sonsuz renklerle boyadım tüm dünyayı
hiç yazılamayacak şiirler haykırdım sana
Dilden dile gezecek mısralar....
Dilden dile gezecek mısralar....
gün geldi
yazının icad edilmediği çağlardan kalma konuşma balonları astım aramıza
hiçbirşey anlatmadım sana
hiçbirşey anlatmadım sana
nasıl olsa herşeyi biliyordun...
hiç söylemedim seni sevdiğimi
zaten her zerrem haykırmıyormuydu ismini ?
Sevda bu
Bir günden bir diğerine geçer gibi
biraz daha fazla
biraz daha sevecen
büyüyordu oda
benim gibi....
Icimden taÅŸmak istedi
Duvarlara kazinmak
Yüreğine yazılmak...
Icimden taÅŸmak istedi
Duvarlara kazinmak
Yüreğine yazılmak...
İşte böyle birtanem
aslında “(*)sen yalnızca benim için indirilmiÅŸ bir peygamberdin.”
ve ben şimdi söyleyemediklerimi anlatmaya hüküm giydim.
yetemese de sözcükler...
Kağıda değil kalbime kazınmış
sonsuza dek dillerde dolaşacak,ama asla tamamen anlatılamayacak
eksilmeyecek artacak,kendini doÄŸuracak
yalnız gönül gözünün görebileceği bir destan bırakıyorum sana
ve belki ilk belki de son kez itiraf ediyorum sana bu gece
varoluşumun sırrını
seni seviyorum.....
(*) Küçük İskender İkizler Burcu Hikayeleri
Sardalya'nın şimdi tam zamanı.
Son derece lezzetliler.
Son derece faydalılar.
Eh bir de fiyatı uygun.
Yemeyipte ne yapalım.
Tarif basit
Zeytinyağı ile yağladığınız fırın tepsisisinin altına asma yapraklarını yayın.Üzerine sardalyaları döşeyin.Onların üzerine de yarım ay şeklinde kestiğiniz limon ve domatesleri(1 iri domates 1 limon yeterli)
Verin fırına.200 derecede 15 dk yetiyor.Gerçi herkesin fırını ayrı.
Afiyet olsun
Altta fotoÄŸraflar :)
"Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde,
Oysa seninle güzel olmak var..."
Oysa seninle yapmak istediğim' görmek istediğim, gülmek ağlamak istediklerim var.
Yaşayamadıkları yavaş yavaş öldürür insanı. Için için çürüyen bir ağaç gibi ayakta öldürür. Biz sonsuz sanarken yaşadığımız günleri, yaşanacak günlerden çalarız aslında. Kendimize asla ödeyemeyeceğimiz anlar borçlanırız. Biliriz ki o şehir onunla gezilmeli, o yemek onunla yenmeli, o şarkı onunla dinlenmelidir. Eğer onsuz yaparsak tamamlanmaz sanki eksik kalır.Fakat bunu ona anlatma .( mümkün olmaz. Kolundan tutup sürükleyemezsiniz ki.
Yaşayamadıklarımız bitirir bizi.İçin için yer.
Bir gün biri sorar" Nasılsın'
Cevap hazırdır" Eksik"
Oysa seninle güzel olmak var..."
Oysa seninle yapmak istediğim' görmek istediğim, gülmek ağlamak istediklerim var.
Yaşayamadıkları yavaş yavaş öldürür insanı. Için için çürüyen bir ağaç gibi ayakta öldürür. Biz sonsuz sanarken yaşadığımız günleri, yaşanacak günlerden çalarız aslında. Kendimize asla ödeyemeyeceğimiz anlar borçlanırız. Biliriz ki o şehir onunla gezilmeli, o yemek onunla yenmeli, o şarkı onunla dinlenmelidir. Eğer onsuz yaparsak tamamlanmaz sanki eksik kalır.Fakat bunu ona anlatma .( mümkün olmaz. Kolundan tutup sürükleyemezsiniz ki.
Yaşayamadıklarımız bitirir bizi.İçin için yer.
Bir gün biri sorar" Nasılsın'
Cevap hazırdır" Eksik"
“Ä°nsan bir kere birine geç kalır ve bir daha hiç kimse için acele etmez.”
YaÅŸar Kemal
Focacia sadece bir ekmek değil aynı zamanda benim için yeni bir meydan okuma.Her yaptığımda farklı sonuçlara varıyorum .
Öncelikle 2. Keredir farkediyorum ki ekmek karışımları ile yapmamak lazım çünkü bu bir nevi tuzlu kek içindeki yağ fazla bu yüzden kepekli un karışımları ile sorun yaşanabiliyor.
Son denemede ekmek makinesi içinde yaptım.Sonuç ekmekten çok muazzam bir tuzlu kek.
Ä°ÅŸte tarifi.
Makineye de bu sırayla koydum ve kepekli ekmek ayarını seçtim ama kek ayarı da seçilebilirmiş sanırım bir sonra ki deneme bu.
İçine koyduğunuz suyu domatesler beklettiğiniz sudan alabirsiniz.Zeytinyağını da domatesleri beklettiğiniz yağdan alabilirsiniz.
Su (yazın sıcak kışın ılık) 1 1/8 kap su (ekmek makinelerinde ölçek var)
Tuz (zeytin olduğu için ben 1 büyük ölçek koydum)
Şeker (2 büyük ölçek)
Zeytinyağı (2 büyük ölçek)
Siyah zeytin (doğranmış yarım kase)
Kuru domates(doğranmış yarım kase (suda bekletilmiş))
Un (3 kap ölçek)
Maya (2 küçük kaşık ölçek)
Makineyi ayarlayın ve sabah ekmeğiniz hazır olsun.
Afiyet olsun
sen gözlerimin içine baktığın zaman
bir şiir düşer kirpiklerimden
başı senle biten sonu sen de başlayan
sen gözlerimin içine baktığın zaman
tüm benler birleşir bize doğru
sen gözlerimin içine baktığın zaman
durur dünya durur zaman herşey sen olur
sen gözlerimin içine baktığın zaman
mevsim deÄŸiÅŸir,aÅŸk olur...
bir şiir düşer kirpiklerimden
başı senle biten sonu sen de başlayan
sen gözlerimin içine baktığın zaman
tüm benler birleşir bize doğru
sen gözlerimin içine baktığın zaman
durur dünya durur zaman herşey sen olur
sen gözlerimin içine baktığın zaman
mevsim deÄŸiÅŸir,aÅŸk olur...
Malzemeler
½ kg irice kuÅŸbaşı doÄŸranmış hindi eti
2 irice kuşbaşı doğranmış patates
2 YK tatlı biber sosu
1 YK acı biber salçası
2 adet doğranmış domates
2 YK worcestershire sosu
1 silme YK ÅŸeker
1 su bardağı su
1 soÄŸan
4-5 diş sarımsak
2 kaşık tereyağ
1 YK et baharat karışımı(kimyon ,kırmızı biber,tarçın,kekik,karabiber)
İsteğe bağlı 2 dilim bacon
Yapılışı
Sarımsak ve soğanları tencerenin dibini örtecek kadar zeytinyağında öldürün.(Baconları ilave edin ve biraz kavurun.)Kuşbaşı doğradığınız hindi etini ekleyin ve yüksek ateşte mühürleyene kadar karıştırırarak pişirin. (Dışları kahverengileşmesin et rengini kaybetsin sadece)
Ardından patatesleri ilave edin .Patatesler hafif yumuşamaya başladığında önce biber salça ve sosunu,o biraz kavrulduktan sonra w.sosunu ve şekeri ilave edin.Bu sırada dipte tutmuş kısımları da hafifçe kazıyarak yemeğe ilave edin .5 dk kadar kavrulduktan sonra suyunu ekleyin ve patatesler yumuşayana kadar pişirin.(Et daha kolay pişiyor) en son baharatını ilave edip 5 dk daha kaynatın. Domatesleri ilave ettikten hemen sonra altını kapatıp onları hafif çiğ bıraktım ben böylece yemeğin genel tadını hafifletti ama seçim tamamen size kalmış,onları da ekleyip biraz pişirebilir ya da domatesleri rendeleyip o şekilde ilave edebilirsiniz.
Gulaşı ,sade pişmiş kuskus ya da bulgurla birlikte servis ederseniz iyi bir ikili oluyorlar.
Afiyet olsun.
Der ki Asaf
beni öyle bir yalana inandır ki
bir ömür sürsün doğruluğu...
inanırdırmışsın...
bir ömür sürmese de.
beni öyle bir yalana inandır ki
bir ömür sürsün doğruluğu...
inanırdırmışsın...
bir ömür sürmese de.
Tek başına bir odada kalıyordun.
Odanın duvarları baÅŸtan baÅŸa camdı. BaÅŸtan baÅŸa sımsıcak ruhtu…
Odanın ortasında çırılçıplaktın. Bir sandalyede oturuyordun.
Odan ılık, tanıdık, hiç kesilmeyen bir rüyanın ortasında salınıyordu. Yüzünden dünyadaki bütün zamanlar geçiyordu. Yüzündeki bütün zamanları özlüyordum… Yüzünün bütün zamanlarının dışındaydım.
Odanda tek başınaydın, ama o büyüsünü, o derinliÄŸini yaÅŸamayı çok arzulasam da, yine de nerede olduÄŸunu bilmediÄŸim dünyaya senden gidiliyordu… Senin gözlerinden görülüyordu… Senin gözlerinden görülüyordu benim sonsuz düşüm… Sonsuz kayıplığım… Varlığımın bir parçası sana gitmiÅŸ, bir parçası bende kalmıştı. Varlığımın sende olan parçası seninle gerçek dünyaya, baÅŸka ruhlara, öteki hayatlara gidiyordu…
Beni içeri, odana, yanına almamıştın.
Varlığımın en sahici, en cesur, en erdemli yanı içerde, seninle kalmıştı, seninle gitmiÅŸti öteki hayatlara, baÅŸka ruhlara…
Böyle başlamıştı o büyük dışlanmam.
Ömrüm odanın kapısında, beni içeri çağırmanı beklemekle geçmiÅŸti…
Yaşamadım diyemem, yaşadım.
Sevgilerim oldu. BaÅŸarılar kazandım. Misafirler geldi evlerime… Çılgın, başıboÅŸ, şımarık, ihtiras dolu yaz akÅŸamlarım oldu… Sevgi dolu mektupları aldım. Telgraflar, çaÄŸrılar… Yolculuklara çıktım. Beni karşılayanlara el salladım sevinçle, içim kamaÅŸarak… Ä°ÅŸtahlıydım. Arzularım hiç dinmeyecek gibiydi… DoÄŸum günlerimde pastamı keserken herkese ve kendime hak ettiÄŸimizden daha çok ÅŸans diledim hep…
Ama yine de unutamazdım senin kapında bekletildiÄŸimi, beni içeri almadığını, varlığımın en anlamlı, en sahici parçasının sende kaldığını, o ikiye bölünmüşlüğümün derin sızısını unutamazdım, bunun yıllarca süreceÄŸini ve de hiç dinmeyeceÄŸini…
Bazı geceler penceremi açar derin nefesler alırdım. Nefes alırken gücümü daha da artırsın, acılarımı bana unuttursun diye Tanrıya yaranmak geçerdi aklımdan.
DoÄŸanın ayrılmaz bir parçasıydı odan. Odan doÄŸadaki o en ağırbaÅŸlı cinayetlerin ortasında sessizce beklerdi… Daha da ısınırdı sahipsiz ruhlardan yapılmış camları… O camları kırabilsem, sana dokunabilsem, kendimi sana inandırabilsem kainatın bütün ÅŸefkati, bütün sevgisi içime akacaktı, biliyorum…
YaÅŸarken hiç tatmadığım bu duygu elimi uzatsam dokunabileceÄŸim kadar yakındı sanki. Ama neden bu kadar uzaktaydı, hiç anlayamıyordum… Bilmek çözer sanıyordum bu muammayı… Bu uzaklığa çalışırsam beni içeri alırsın diye düşünüyordum…
Çünkü yaÅŸadığım ÅŸehirlerden en umutsuz durumlardan büyük vaatler, büyük sürprizler çıkarıyorlardı karşıma insanlar… Sanki insanlar o büyük kayboluÅŸlarını unutturmak için bir arada yaşıyorlardı…
Ben de o insanlardan biriydim ve bir gün kapını açıp beni içeri alacağını, bir gün beni gerçekten seveceÄŸini sanıyordum…
Bu yüzden dünyadaki hiçbir ÅŸey üzerinde dikkatimi yoÄŸunlaÅŸtıramıyordum. Bu hayatta hiçbir ÅŸeyi tam yapamıyordum. Görenler kendimden intikam alıyorum sanıyorlardı…
Sonsuz bir ertelemeydi hayatım.
Aslında bu bir gecikmiÅŸlik deÄŸildi. Hayattan istifa etmek de deÄŸildi. Hem sen olmadan nereye gidebilirdim ki? Ben senden uzaklaÅŸtığımda gecikmiÅŸ olurdum her ÅŸeye, seni sevmekten vazgeçtiÄŸimde intikam almış olurdum her ÅŸeyden, seni sevmekten vazgeçtiÄŸimde intikam almış olurdum kendimden…
UzaÄŸa, istediÄŸim uzaklara gitme ÅŸansım ancak yanında olursam mümkündü. Çünkü ne zaman içime baksam yüzünden geçen bütün zamanları, bütün özleyiÅŸleri, yüzünden gerçek dünyaya açılan yolları, baÅŸka ve öteki hayatları görüyordum… Yüzünde varlığımın sende kalan parçasını görüyordum. Böyle zamanlarda yüzünde, acıyla gölgelense de bağışlayan bir gülümseme olurdu. Ve bu gülümseme senin beni bir gün içindeki varlığımla buluÅŸturacağını hissettirdi…
Ä°ÅŸte o zaman bu sürgün bitecekti…
Ä°ÅŸte o zaman yaÅŸadığım bütün endiÅŸeler, bu suçluluk, deÄŸersizlik duyguları, bu korkular, bu günaşırı intiharlar bitecekti…
Bunu bile bile yaÅŸamak nedir bilir misin? …
Geri döneceÄŸini bile bile tanımadığın, sana hep yabancı yollara düşmek…
Karşına çıkan herkeste seni aramak… Seni hatırlattığı için birine âşık olduÄŸunu sanmak… Sen olmadığını bile bile, bütün hayatını bu iliÅŸkiye adamak için çırpınıp durmak…
Bunu bile bile yaÅŸamak nedir bilir misin? …
Düşünsene, ben seninle düşlerimi, heyecanlarımı, çocukluÄŸumu, acılarımı aldattım…
Seni unuturum diye yaÅŸamaya baÅŸladığım her aÅŸkı, ben yine seninle aldattım…
Sen beni içine almadığından beri yıllardır ben seninle kendimi aldattım…
Bir tek seni sevdiÄŸim doÄŸruydu… Ve bu doÄŸru yüzünden hayatım yalana battı…
Sen beni dışladığından beri beni sevenlere bir hayalet hediye ettin…
Tepeden tırnaÄŸa aÅŸka, tepeden tırnaÄŸa özleme batmış bir hayalet…
Bu hayaletin içinde beni deÄŸil seni gördüler hep. ÇoÄŸu bu hayalete dayanamayıp çekip gitti…
Kimisi senin beni beklettiÄŸin kapıda, beni bekledi. Seni beklemekten yorulur, onunla birlikte çekip giderim diye buralardan…
Ve ben en çok onların sevgisine inandım. En çok onlara derinden üzüldüm. Ve hep merak ettim, karşılıksız ve onca yıl bir hayaleti nasıl böylesine sevebildiler diye… Dünyanın iyi bir yer olduÄŸuna ve yaÅŸamak için çok sebep bulunduÄŸuna bu insanların bir hayalete duydukları o akılalmaz, o sonsuz sevgileri yüzünden bir kez daha inandım…
Seni unutmak için baÅŸladığı her aÅŸkı yine seninle aldatan bir hayalete…
Seninle kendini, bütün hayatını, düşlerini, çocukluÄŸunu, yaÅŸadığı bütün acıları aldatan bir hayalete…
Bir tek sana duyduÄŸu sevgisi doÄŸru olan, bu yüzden bütün hayatı büyük bir yalan olan hayalete…
Odanın duvarları baÅŸtan baÅŸa camdı. BaÅŸtan baÅŸa sımsıcak ruhtu…
Odanın ortasında çırılçıplaktın. Bir sandalyede oturuyordun.
Odan ılık, tanıdık, hiç kesilmeyen bir rüyanın ortasında salınıyordu. Yüzünden dünyadaki bütün zamanlar geçiyordu. Yüzündeki bütün zamanları özlüyordum… Yüzünün bütün zamanlarının dışındaydım.
Odanda tek başınaydın, ama o büyüsünü, o derinliÄŸini yaÅŸamayı çok arzulasam da, yine de nerede olduÄŸunu bilmediÄŸim dünyaya senden gidiliyordu… Senin gözlerinden görülüyordu… Senin gözlerinden görülüyordu benim sonsuz düşüm… Sonsuz kayıplığım… Varlığımın bir parçası sana gitmiÅŸ, bir parçası bende kalmıştı. Varlığımın sende olan parçası seninle gerçek dünyaya, baÅŸka ruhlara, öteki hayatlara gidiyordu…
Beni içeri, odana, yanına almamıştın.
Varlığımın en sahici, en cesur, en erdemli yanı içerde, seninle kalmıştı, seninle gitmiÅŸti öteki hayatlara, baÅŸka ruhlara…
Böyle başlamıştı o büyük dışlanmam.
Ömrüm odanın kapısında, beni içeri çağırmanı beklemekle geçmiÅŸti…
Yaşamadım diyemem, yaşadım.
Sevgilerim oldu. BaÅŸarılar kazandım. Misafirler geldi evlerime… Çılgın, başıboÅŸ, şımarık, ihtiras dolu yaz akÅŸamlarım oldu… Sevgi dolu mektupları aldım. Telgraflar, çaÄŸrılar… Yolculuklara çıktım. Beni karşılayanlara el salladım sevinçle, içim kamaÅŸarak… Ä°ÅŸtahlıydım. Arzularım hiç dinmeyecek gibiydi… DoÄŸum günlerimde pastamı keserken herkese ve kendime hak ettiÄŸimizden daha çok ÅŸans diledim hep…
Ama yine de unutamazdım senin kapında bekletildiÄŸimi, beni içeri almadığını, varlığımın en anlamlı, en sahici parçasının sende kaldığını, o ikiye bölünmüşlüğümün derin sızısını unutamazdım, bunun yıllarca süreceÄŸini ve de hiç dinmeyeceÄŸini…
Bazı geceler penceremi açar derin nefesler alırdım. Nefes alırken gücümü daha da artırsın, acılarımı bana unuttursun diye Tanrıya yaranmak geçerdi aklımdan.
DoÄŸanın ayrılmaz bir parçasıydı odan. Odan doÄŸadaki o en ağırbaÅŸlı cinayetlerin ortasında sessizce beklerdi… Daha da ısınırdı sahipsiz ruhlardan yapılmış camları… O camları kırabilsem, sana dokunabilsem, kendimi sana inandırabilsem kainatın bütün ÅŸefkati, bütün sevgisi içime akacaktı, biliyorum…
YaÅŸarken hiç tatmadığım bu duygu elimi uzatsam dokunabileceÄŸim kadar yakındı sanki. Ama neden bu kadar uzaktaydı, hiç anlayamıyordum… Bilmek çözer sanıyordum bu muammayı… Bu uzaklığa çalışırsam beni içeri alırsın diye düşünüyordum…
Çünkü yaÅŸadığım ÅŸehirlerden en umutsuz durumlardan büyük vaatler, büyük sürprizler çıkarıyorlardı karşıma insanlar… Sanki insanlar o büyük kayboluÅŸlarını unutturmak için bir arada yaşıyorlardı…
Ben de o insanlardan biriydim ve bir gün kapını açıp beni içeri alacağını, bir gün beni gerçekten seveceÄŸini sanıyordum…
Bu yüzden dünyadaki hiçbir ÅŸey üzerinde dikkatimi yoÄŸunlaÅŸtıramıyordum. Bu hayatta hiçbir ÅŸeyi tam yapamıyordum. Görenler kendimden intikam alıyorum sanıyorlardı…
Sonsuz bir ertelemeydi hayatım.
Aslında bu bir gecikmiÅŸlik deÄŸildi. Hayattan istifa etmek de deÄŸildi. Hem sen olmadan nereye gidebilirdim ki? Ben senden uzaklaÅŸtığımda gecikmiÅŸ olurdum her ÅŸeye, seni sevmekten vazgeçtiÄŸimde intikam almış olurdum her ÅŸeyden, seni sevmekten vazgeçtiÄŸimde intikam almış olurdum kendimden…
UzaÄŸa, istediÄŸim uzaklara gitme ÅŸansım ancak yanında olursam mümkündü. Çünkü ne zaman içime baksam yüzünden geçen bütün zamanları, bütün özleyiÅŸleri, yüzünden gerçek dünyaya açılan yolları, baÅŸka ve öteki hayatları görüyordum… Yüzünde varlığımın sende kalan parçasını görüyordum. Böyle zamanlarda yüzünde, acıyla gölgelense de bağışlayan bir gülümseme olurdu. Ve bu gülümseme senin beni bir gün içindeki varlığımla buluÅŸturacağını hissettirdi…
Ä°ÅŸte o zaman bu sürgün bitecekti…
Ä°ÅŸte o zaman yaÅŸadığım bütün endiÅŸeler, bu suçluluk, deÄŸersizlik duyguları, bu korkular, bu günaşırı intiharlar bitecekti…
Bunu bile bile yaÅŸamak nedir bilir misin? …
Geri döneceÄŸini bile bile tanımadığın, sana hep yabancı yollara düşmek…
Karşına çıkan herkeste seni aramak… Seni hatırlattığı için birine âşık olduÄŸunu sanmak… Sen olmadığını bile bile, bütün hayatını bu iliÅŸkiye adamak için çırpınıp durmak…
Bunu bile bile yaÅŸamak nedir bilir misin? …
Düşünsene, ben seninle düşlerimi, heyecanlarımı, çocukluÄŸumu, acılarımı aldattım…
Seni unuturum diye yaÅŸamaya baÅŸladığım her aÅŸkı, ben yine seninle aldattım…
Sen beni içine almadığından beri yıllardır ben seninle kendimi aldattım…
Bir tek seni sevdiÄŸim doÄŸruydu… Ve bu doÄŸru yüzünden hayatım yalana battı…
Sen beni dışladığından beri beni sevenlere bir hayalet hediye ettin…
Tepeden tırnaÄŸa aÅŸka, tepeden tırnaÄŸa özleme batmış bir hayalet…
Bu hayaletin içinde beni deÄŸil seni gördüler hep. ÇoÄŸu bu hayalete dayanamayıp çekip gitti…
Kimisi senin beni beklettiÄŸin kapıda, beni bekledi. Seni beklemekten yorulur, onunla birlikte çekip giderim diye buralardan…
Ve ben en çok onların sevgisine inandım. En çok onlara derinden üzüldüm. Ve hep merak ettim, karşılıksız ve onca yıl bir hayaleti nasıl böylesine sevebildiler diye… Dünyanın iyi bir yer olduÄŸuna ve yaÅŸamak için çok sebep bulunduÄŸuna bu insanların bir hayalete duydukları o akılalmaz, o sonsuz sevgileri yüzünden bir kez daha inandım…
Seni unutmak için baÅŸladığı her aÅŸkı yine seninle aldatan bir hayalete…
Seninle kendini, bütün hayatını, düşlerini, çocukluÄŸunu, yaÅŸadığı bütün acıları aldatan bir hayalete…
Bir tek sana duyduÄŸu sevgisi doÄŸru olan, bu yüzden bütün hayatı büyük bir yalan olan hayalete…
Kuzu 2 yaşında.Elbette doğumgünü temamız arabalar.Annesi harikalar yaratmış yine.Afişlerimiz stickerlarımız muazzam.Eh halası da hali ile kurabiye ve pasta işine yardım etti.Gülerciğimle iyi bir ekip olduk .Sonuçta içimize sindi çok şükür:)
yıllar geçiyor ben seni yazıyorum ömür bitiyor ben sana yazıyorum... bitmeyen bir şiir bu seni yazıyor bitmeyen bir şarkı bu seni söylüyor bitmeyen bir yol bu sana geliyor....
YOUTUBE KANALIM
Hakkımda
- maikedi
- İzmirli... Atatürkçü.... Kafası hep karışık... Bunlargillerden... Anarşit... Akdenizli olmaktan gurur duyuyor .... Akdenizli olmak hayata karşı bir duruştur sanırım. Akdenizli olmak ; kanının deli akmasıdır, bağıra çağıra konuşmaktır, kalabalık aile sofralarıdır, kapı gıcırtısına oynamaktır, şarkılara ayakla ritm tutmaktır, zeytindir,zeytinyağıdır, teninin güneş yanığı rengini yıl boyu korumasıdır, güzel kızlardır, yakışıklı erkeklerdir, damak zevkidir, daha ötesi hayat zevkidir... Yani Akdenizli olmak bir ülkenin ötesinde bir iç denizin çevresinde yaşayan tüm insanların o deniz gibi rengarenk,kah huzurlu,kah deli dolu olmasıdır.Bir ülkeye değil bir denize kendini ait hissetmektir.
Popular Posts
-
Yıllardır alayım mı alsam mı diye düşünmekteydim ama bir türlü sıra gelmemişti Tefal Actifry almaya.Yakın arkadaşlarım iyi bilirler bir ürü...
-
Bir gün yazacağım sana Çizgisiz bir beyaz kağıda Ben seni çok sevdim Başka da bir diyeceğim yok ...
-
Başından dökülen suyun serinliği biraz kendine gelmesini sağlamıştı. Su damlalarının çıplak vücudundan süzülmesini izlerken gözleri halıda...
Devrim niteliğindeki DeFi Protokolü IPOR 22 Mart 2023'te Bitget'te listelenecek
Bitget, geleneksel finans oyuncuları için IPOR pratik çözümü ile DeFi ve TradFi arasındaki boşluğu dolduracak Victoria, Seyşeller, 20 Ma...