Aşk..Ama nereye kadar?

Yazmak beni feci rahatlatıyor bu aralar.O yüzden yazmaya devam ediyorum.Nergis dedi ki bugün bana:”her tercih bir vazgeçiş değil midir? " Evet öyle fakat bunun sınırı nerede başlar nerede biter?Peki aşk insanın hayatından, özgürlüğünden vazgeçmeyi seçmesi midir?Birini sevdiğiniz zaman,”al hayatım,al dostlarım en önemlisi al zamanım bundan sonra senindir” mi demiş olursunuz?

İlişki konusunda hayatım boyunca bir tek bakış açım oldu.İki insanın hayatlarını bir küme gibi görmek gerekir bence.Onlar birlikte olmaya başladığında bu kümeler kesişerek birlik yaratmalı.Böylece her ikisinin hayatları da zenginleşecektir ne de olsa.Tehlikeli olansa bu kümelerin “kesişme”ye değil de “kapsama” ya hevesli olmasıdır.bu durumda taraflardan genellikle birinin hayatı tamamen diğerinin güdümüne girer ki ne yazık ki ülkemizde bu kadınların tercih ettiği bir ilişki türüdür.Bir erkekle bir ilişkiye başlayan bu hatun kişiler tüm hayatlarını bu beyfendinin yörüngesinde ki bir uydu olarak geçirmeye başlarlar.Hele bunların bir de “Ay gelemem şekerim bizimki feci kızıyor onsuz sinemaya gitmeme” modelleri vardır ki bence arkanıza bakmadan son hızla kaçmak gerekir.Bunların arkadaşlığı yalnız olduğu zamanlarda size yaslanma birini bulduğundaysa (buralarda öyle derler) “buldumcuk “ olma şeklindedir.

Buraya nereden geldim.Efendim asıl mevzu şu.Ben insan ilişkileri kadın ve erkek olarak sınırlandırmayan ve kadın dostları kadar çok sağlam erkek dostları da olan biri olarak son zamanlarda bu konuya feci takılmaya başladım.Ben ve karşımdaki sevgili dostum her ne kadar dostlukta ısrarlı olsak da onların kız arkadaşları, benim erkek arkadaşlarım bu durumlarda çeşitli şekiller de arızalar yaratabiliyor.”Kadınla erkek hiç dost olurmu canım? “ ,”Erkek bu güven olmaz.” Şeklinde çok çeşitli yorumlara kulak misafiri olabiliyorum.Ama onlar benim iyi dostlarım ve onlardan vazgeçmek istemiyorum.Ben 3 kere Mert dediğimde Mert’le oturup sohbet edebilmeyi,kafaları çekebilmeyi,Hakan’la gecenin bir saatine kadar konuşup,lost izlemeyi,Sertan’la ikeayı altüst etmeyi ve onunla evimi paylaşmayı ve burada adını zikretmediğim için alınmayacağını bildiğim ve cinsiyetleri “erkek “ olan bir sürü dostumla “dost “ olabilmenin keyfini çıkarmayı seviyorum.Eh bu nedenlerle benim bir ilişkiye baştan “bir erkek bunları kabul edemez” diyerek çekimser mi yaklaşmam gerekiyor ,yoksa “benimle olacak adam beni bilip bana güvenir ,bu yüzden de onları benim arkadaşım olarak kabul eder hatta mümkünse o da onlarla “kanka “ olur,böyle de bir adam vardır kardeşim bu ülkede “ ümidini beslemeye devam etmem mi ?

Ah bir bilsem?

Var mı ki acaba?

maikedi

İzmirli... Atatürkçü.... Kafası hep karışık... Bunlargillerden... Anarşit... Akdenizli olmaktan gurur duyuyor .... Akdenizli olmak hayata karşı bir duruştur sanırım. Akdenizli olmak ; kanının deli akmasıdır, bağıra çağıra konuşmaktır, kalabalık aile sofralarıdır, kapı gıcırtısına oynamaktır, şarkılara ayakla ritm tutmaktır, zeytindir,zeytinyağıdır, teninin güneş yanığı rengini yıl boyu korumasıdır, güzel kızlardır, yakışıklı erkeklerdir, damak zevkidir, daha ötesi hayat zevkidir... Yani Akdenizli olmak bir ülkenin ötesinde bir iç denizin çevresinde yaşayan tüm insanların o deniz gibi rengarenk,kah huzurlu,kah deli dolu olmasıdır.Bir ülkeye değil bir denize kendini ait hissetmektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Translate