Tek başına bir odada kalıyordun.
Odanın duvarları baÅŸtan baÅŸa camdı. BaÅŸtan baÅŸa sımsıcak ruhtu…
Odanın ortasında çırılçıplaktın. Bir sandalyede oturuyordun.
Odan ılık, tanıdık, hiç kesilmeyen bir rüyanın ortasında salınıyordu. Yüzünden dünyadaki bütün zamanlar geçiyordu. Yüzündeki bütün zamanları özlüyordum… Yüzünün bütün zamanlarının dışındaydım.
Odanda tek başınaydın, ama o büyüsünü, o derinliÄŸini yaÅŸamayı çok arzulasam da, yine de nerede olduÄŸunu bilmediÄŸim dünyaya senden gidiliyordu… Senin gözlerinden görülüyordu… Senin gözlerinden görülüyordu benim sonsuz düşüm… Sonsuz kayıplığım… Varlığımın bir parçası sana gitmiÅŸ, bir parçası bende kalmıştı. Varlığımın sende olan parçası seninle gerçek dünyaya, baÅŸka ruhlara, öteki hayatlara gidiyordu…
Beni içeri, odana, yanına almamıştın.
Varlığımın en sahici, en cesur, en erdemli yanı içerde, seninle kalmıştı, seninle gitmiÅŸti öteki hayatlara, baÅŸka ruhlara…
Böyle başlamıştı o büyük dışlanmam.
Ömrüm odanın kapısında, beni içeri çağırmanı beklemekle geçmiÅŸti…
Yaşamadım diyemem, yaşadım.
Sevgilerim oldu. BaÅŸarılar kazandım. Misafirler geldi evlerime… Çılgın, başıboÅŸ, şımarık, ihtiras dolu yaz akÅŸamlarım oldu… Sevgi dolu mektupları aldım. Telgraflar, çaÄŸrılar… Yolculuklara çıktım. Beni karşılayanlara el salladım sevinçle, içim kamaÅŸarak… Ä°ÅŸtahlıydım. Arzularım hiç dinmeyecek gibiydi… DoÄŸum günlerimde pastamı keserken herkese ve kendime hak ettiÄŸimizden daha çok ÅŸans diledim hep…
Ama yine de unutamazdım senin kapında bekletildiÄŸimi, beni içeri almadığını, varlığımın en anlamlı, en sahici parçasının sende kaldığını, o ikiye bölünmüşlüğümün derin sızısını unutamazdım, bunun yıllarca süreceÄŸini ve de hiç dinmeyeceÄŸini…
Bazı geceler penceremi açar derin nefesler alırdım. Nefes alırken gücümü daha da artırsın, acılarımı bana unuttursun diye Tanrıya yaranmak geçerdi aklımdan.
DoÄŸanın ayrılmaz bir parçasıydı odan. Odan doÄŸadaki o en ağırbaÅŸlı cinayetlerin ortasında sessizce beklerdi… Daha da ısınırdı sahipsiz ruhlardan yapılmış camları… O camları kırabilsem, sana dokunabilsem, kendimi sana inandırabilsem kainatın bütün ÅŸefkati, bütün sevgisi içime akacaktı, biliyorum…
YaÅŸarken hiç tatmadığım bu duygu elimi uzatsam dokunabileceÄŸim kadar yakındı sanki. Ama neden bu kadar uzaktaydı, hiç anlayamıyordum… Bilmek çözer sanıyordum bu muammayı… Bu uzaklığa çalışırsam beni içeri alırsın diye düşünüyordum…
Çünkü yaÅŸadığım ÅŸehirlerden en umutsuz durumlardan büyük vaatler, büyük sürprizler çıkarıyorlardı karşıma insanlar… Sanki insanlar o büyük kayboluÅŸlarını unutturmak için bir arada yaşıyorlardı…
Ben de o insanlardan biriydim ve bir gün kapını açıp beni içeri alacağını, bir gün beni gerçekten seveceÄŸini sanıyordum…
Bu yüzden dünyadaki hiçbir ÅŸey üzerinde dikkatimi yoÄŸunlaÅŸtıramıyordum. Bu hayatta hiçbir ÅŸeyi tam yapamıyordum. Görenler kendimden intikam alıyorum sanıyorlardı…
Sonsuz bir ertelemeydi hayatım.
Aslında bu bir gecikmiÅŸlik deÄŸildi. Hayattan istifa etmek de deÄŸildi. Hem sen olmadan nereye gidebilirdim ki? Ben senden uzaklaÅŸtığımda gecikmiÅŸ olurdum her ÅŸeye, seni sevmekten vazgeçtiÄŸimde intikam almış olurdum her ÅŸeyden, seni sevmekten vazgeçtiÄŸimde intikam almış olurdum kendimden…
UzaÄŸa, istediÄŸim uzaklara gitme ÅŸansım ancak yanında olursam mümkündü. Çünkü ne zaman içime baksam yüzünden geçen bütün zamanları, bütün özleyiÅŸleri, yüzünden gerçek dünyaya açılan yolları, baÅŸka ve öteki hayatları görüyordum… Yüzünde varlığımın sende kalan parçasını görüyordum. Böyle zamanlarda yüzünde, acıyla gölgelense de bağışlayan bir gülümseme olurdu. Ve bu gülümseme senin beni bir gün içindeki varlığımla buluÅŸturacağını hissettirdi…
Ä°ÅŸte o zaman bu sürgün bitecekti…
Ä°ÅŸte o zaman yaÅŸadığım bütün endiÅŸeler, bu suçluluk, deÄŸersizlik duyguları, bu korkular, bu günaşırı intiharlar bitecekti…
Bunu bile bile yaÅŸamak nedir bilir misin? …
Geri döneceÄŸini bile bile tanımadığın, sana hep yabancı yollara düşmek…
Karşına çıkan herkeste seni aramak… Seni hatırlattığı için birine âşık olduÄŸunu sanmak… Sen olmadığını bile bile, bütün hayatını bu iliÅŸkiye adamak için çırpınıp durmak…
Bunu bile bile yaÅŸamak nedir bilir misin? …
Düşünsene, ben seninle düşlerimi, heyecanlarımı, çocukluÄŸumu, acılarımı aldattım…
Seni unuturum diye yaÅŸamaya baÅŸladığım her aÅŸkı, ben yine seninle aldattım…
Sen beni içine almadığından beri yıllardır ben seninle kendimi aldattım…
Bir tek seni sevdiÄŸim doÄŸruydu… Ve bu doÄŸru yüzünden hayatım yalana battı…
Sen beni dışladığından beri beni sevenlere bir hayalet hediye ettin…
Tepeden tırnaÄŸa aÅŸka, tepeden tırnaÄŸa özleme batmış bir hayalet…
Bu hayaletin içinde beni deÄŸil seni gördüler hep. ÇoÄŸu bu hayalete dayanamayıp çekip gitti…
Kimisi senin beni beklettiÄŸin kapıda, beni bekledi. Seni beklemekten yorulur, onunla birlikte çekip giderim diye buralardan…
Ve ben en çok onların sevgisine inandım. En çok onlara derinden üzüldüm. Ve hep merak ettim, karşılıksız ve onca yıl bir hayaleti nasıl böylesine sevebildiler diye… Dünyanın iyi bir yer olduÄŸuna ve yaÅŸamak için çok sebep bulunduÄŸuna bu insanların bir hayalete duydukları o akılalmaz, o sonsuz sevgileri yüzünden bir kez daha inandım…
Seni unutmak için baÅŸladığı her aÅŸkı yine seninle aldatan bir hayalete…
Seninle kendini, bütün hayatını, düşlerini, çocukluÄŸunu, yaÅŸadığı bütün acıları aldatan bir hayalete…
Bir tek sana duyduÄŸu sevgisi doÄŸru olan, bu yüzden bütün hayatı büyük bir yalan olan hayalete…
Odanın duvarları baÅŸtan baÅŸa camdı. BaÅŸtan baÅŸa sımsıcak ruhtu…
Odanın ortasında çırılçıplaktın. Bir sandalyede oturuyordun.
Odan ılık, tanıdık, hiç kesilmeyen bir rüyanın ortasında salınıyordu. Yüzünden dünyadaki bütün zamanlar geçiyordu. Yüzündeki bütün zamanları özlüyordum… Yüzünün bütün zamanlarının dışındaydım.
Odanda tek başınaydın, ama o büyüsünü, o derinliÄŸini yaÅŸamayı çok arzulasam da, yine de nerede olduÄŸunu bilmediÄŸim dünyaya senden gidiliyordu… Senin gözlerinden görülüyordu… Senin gözlerinden görülüyordu benim sonsuz düşüm… Sonsuz kayıplığım… Varlığımın bir parçası sana gitmiÅŸ, bir parçası bende kalmıştı. Varlığımın sende olan parçası seninle gerçek dünyaya, baÅŸka ruhlara, öteki hayatlara gidiyordu…
Beni içeri, odana, yanına almamıştın.
Varlığımın en sahici, en cesur, en erdemli yanı içerde, seninle kalmıştı, seninle gitmiÅŸti öteki hayatlara, baÅŸka ruhlara…
Böyle başlamıştı o büyük dışlanmam.
Ömrüm odanın kapısında, beni içeri çağırmanı beklemekle geçmiÅŸti…
Yaşamadım diyemem, yaşadım.
Sevgilerim oldu. BaÅŸarılar kazandım. Misafirler geldi evlerime… Çılgın, başıboÅŸ, şımarık, ihtiras dolu yaz akÅŸamlarım oldu… Sevgi dolu mektupları aldım. Telgraflar, çaÄŸrılar… Yolculuklara çıktım. Beni karşılayanlara el salladım sevinçle, içim kamaÅŸarak… Ä°ÅŸtahlıydım. Arzularım hiç dinmeyecek gibiydi… DoÄŸum günlerimde pastamı keserken herkese ve kendime hak ettiÄŸimizden daha çok ÅŸans diledim hep…
Ama yine de unutamazdım senin kapında bekletildiÄŸimi, beni içeri almadığını, varlığımın en anlamlı, en sahici parçasının sende kaldığını, o ikiye bölünmüşlüğümün derin sızısını unutamazdım, bunun yıllarca süreceÄŸini ve de hiç dinmeyeceÄŸini…
Bazı geceler penceremi açar derin nefesler alırdım. Nefes alırken gücümü daha da artırsın, acılarımı bana unuttursun diye Tanrıya yaranmak geçerdi aklımdan.
DoÄŸanın ayrılmaz bir parçasıydı odan. Odan doÄŸadaki o en ağırbaÅŸlı cinayetlerin ortasında sessizce beklerdi… Daha da ısınırdı sahipsiz ruhlardan yapılmış camları… O camları kırabilsem, sana dokunabilsem, kendimi sana inandırabilsem kainatın bütün ÅŸefkati, bütün sevgisi içime akacaktı, biliyorum…
YaÅŸarken hiç tatmadığım bu duygu elimi uzatsam dokunabileceÄŸim kadar yakındı sanki. Ama neden bu kadar uzaktaydı, hiç anlayamıyordum… Bilmek çözer sanıyordum bu muammayı… Bu uzaklığa çalışırsam beni içeri alırsın diye düşünüyordum…
Çünkü yaÅŸadığım ÅŸehirlerden en umutsuz durumlardan büyük vaatler, büyük sürprizler çıkarıyorlardı karşıma insanlar… Sanki insanlar o büyük kayboluÅŸlarını unutturmak için bir arada yaşıyorlardı…
Ben de o insanlardan biriydim ve bir gün kapını açıp beni içeri alacağını, bir gün beni gerçekten seveceÄŸini sanıyordum…
Bu yüzden dünyadaki hiçbir ÅŸey üzerinde dikkatimi yoÄŸunlaÅŸtıramıyordum. Bu hayatta hiçbir ÅŸeyi tam yapamıyordum. Görenler kendimden intikam alıyorum sanıyorlardı…
Sonsuz bir ertelemeydi hayatım.
Aslında bu bir gecikmiÅŸlik deÄŸildi. Hayattan istifa etmek de deÄŸildi. Hem sen olmadan nereye gidebilirdim ki? Ben senden uzaklaÅŸtığımda gecikmiÅŸ olurdum her ÅŸeye, seni sevmekten vazgeçtiÄŸimde intikam almış olurdum her ÅŸeyden, seni sevmekten vazgeçtiÄŸimde intikam almış olurdum kendimden…
UzaÄŸa, istediÄŸim uzaklara gitme ÅŸansım ancak yanında olursam mümkündü. Çünkü ne zaman içime baksam yüzünden geçen bütün zamanları, bütün özleyiÅŸleri, yüzünden gerçek dünyaya açılan yolları, baÅŸka ve öteki hayatları görüyordum… Yüzünde varlığımın sende kalan parçasını görüyordum. Böyle zamanlarda yüzünde, acıyla gölgelense de bağışlayan bir gülümseme olurdu. Ve bu gülümseme senin beni bir gün içindeki varlığımla buluÅŸturacağını hissettirdi…
Ä°ÅŸte o zaman bu sürgün bitecekti…
Ä°ÅŸte o zaman yaÅŸadığım bütün endiÅŸeler, bu suçluluk, deÄŸersizlik duyguları, bu korkular, bu günaşırı intiharlar bitecekti…
Bunu bile bile yaÅŸamak nedir bilir misin? …
Geri döneceÄŸini bile bile tanımadığın, sana hep yabancı yollara düşmek…
Karşına çıkan herkeste seni aramak… Seni hatırlattığı için birine âşık olduÄŸunu sanmak… Sen olmadığını bile bile, bütün hayatını bu iliÅŸkiye adamak için çırpınıp durmak…
Bunu bile bile yaÅŸamak nedir bilir misin? …
Düşünsene, ben seninle düşlerimi, heyecanlarımı, çocukluÄŸumu, acılarımı aldattım…
Seni unuturum diye yaÅŸamaya baÅŸladığım her aÅŸkı, ben yine seninle aldattım…
Sen beni içine almadığından beri yıllardır ben seninle kendimi aldattım…
Bir tek seni sevdiÄŸim doÄŸruydu… Ve bu doÄŸru yüzünden hayatım yalana battı…
Sen beni dışladığından beri beni sevenlere bir hayalet hediye ettin…
Tepeden tırnaÄŸa aÅŸka, tepeden tırnaÄŸa özleme batmış bir hayalet…
Bu hayaletin içinde beni deÄŸil seni gördüler hep. ÇoÄŸu bu hayalete dayanamayıp çekip gitti…
Kimisi senin beni beklettiÄŸin kapıda, beni bekledi. Seni beklemekten yorulur, onunla birlikte çekip giderim diye buralardan…
Ve ben en çok onların sevgisine inandım. En çok onlara derinden üzüldüm. Ve hep merak ettim, karşılıksız ve onca yıl bir hayaleti nasıl böylesine sevebildiler diye… Dünyanın iyi bir yer olduÄŸuna ve yaÅŸamak için çok sebep bulunduÄŸuna bu insanların bir hayalete duydukları o akılalmaz, o sonsuz sevgileri yüzünden bir kez daha inandım…
Seni unutmak için baÅŸladığı her aÅŸkı yine seninle aldatan bir hayalete…
Seninle kendini, bütün hayatını, düşlerini, çocukluÄŸunu, yaÅŸadığı bütün acıları aldatan bir hayalete…
Bir tek sana duyduÄŸu sevgisi doÄŸru olan, bu yüzden bütün hayatı büyük bir yalan olan hayalete…