Beklenen bir hayatın kurgusu

Yeni bir hayat kurgusu(kısacık bir hikaye)
(Cihangir’de bir yerlerde…)

-Yeter artık ama kardeşim…Akşama açıyoruz barı sen hala şurası olmadı diyorsun.
-Yok abi sadece akşam biz çalmasamıydık acaba diyordum bu heyecanla…
-Sanki müsamereye çıkıyorsun delirdin galiba sen oğlum….Kızlar da geldi hadi yürü ya gidip son hazırlıkları halletmeliyim…
….
Ayvalık..Cunda da bahçe içinde bir ev…Bahçede 10 yaşlarında ve 3 yaşlarında iki çocuk köpekle birlikte koşturuyor.Bahçedeki fidelerin arasından kafasını kaldıran gençten bir kadın .Oğlum ter içinde kaldınız yeter, şu domatesleri mutfağa götürürmüsün? Evet canım biliyorum uçağı kaçıracağım biraz daha sallanırsan.Teyzenlere bırakacağım seni.Toprak çıldıracak zaten sen geliyorsun diye….
….
Evet yarın döneceğiz.Hiç değilse sen gelseydin baban için keyifli olurdu…

Tamam anladım yine bir yığın programınız var …Bize zaman ayıramıyorsunuz beyefendi…

Dur yakalayacağım şimdi seni  Gel buraya 
….

(bir süre sonra İstanbul’da)

Telefon çalar:
-Merhaba hayatım…
-…
-Açılış 10 ‘da..Gece tabiî ki..Yetişebilecekmisin sen?
-…
-Ben karşılayayımmı seni?Kaçta inecek uçak?
-….
-Tamam canım tamam…8 gibi aşağıda buluşuruz o zaman..Çocuklar ne yapıyor? Öp benim için onları..Gelmiyorlar hala ha  Peki bakalım…Dikkat et kendine aşkım…
….
Akşam 8…de
-İyiki geldin…Şimdi düşüp bayılacağım vallahi…Elim ayağım titriyor..Ne kadar zormuş insanın kendine ait bir yeri olması…Gülmesene ya…Tamam bu işi ilk yapışım değil ama…Kaç senedir rahata alışmışım…Şu kargaşa bitince bende kaçacağım seninle…Güzel bir tatile balık tutup yan gelip yatmaya ihtiyacım var..Bu deliler buranın hakkından gelir nasılsa…
…..
-Tabi abi klavyeyede Mahmut’u otururuz.Ha yemek yapmış ha klavye çalmış ne fark eder…Kızım sen mutfağa girmiyormusun? Kabak Çiçeği dolmasıydı şuydu buydu o kadar heveslendirdin bizi…Hadi bakalım…
---
Akşam 1’de
-İnanamıyorum ya nasıl bir kalabalık bu…Sahnede bir an bayılacağım sandım…Bu kadar iyi olacağını tahmin etmiyordum ben bile …
-…
-Sen söylemiştin biliyorum ama yinede çekiniyor işte insan…
-…
-Of ya … Eve gidip uyumak istiyorum artık…Şarapta acaip başağrısı yaptı.Sen nasılsın? Hadi eve gidelim bundan sonrası geyik zaten ….



Cihangir de evde…

(şirin döşenmiş bir çatı katı…ortada kocaman rahat koltuklar…duvar boydan boya bir kitaplık ama kitaplığın önünde de üst üste dizilmiş kitap ve cdler var…kocaman iki kolon’a bağlanmış müzik setinin yanında bir klavye var…bu salon bir terasa açılıyor..Terasta sakız sardunyalar açmış rengarenk…teras ve salon arasında kapı açık…terasta yerde minderler var…salondan karşıdaki yatak odasının kapalı kapısı görünüyor..mutfak yatak odasının yanında…kapıyı açıp yatak odasına girince kocaman bir yatak görüyorsun odada o kadar..duvara gömülmüş gardrop…dilsiz uşakta bir süet ceket asılı…karşıda bir oda daha var ...çocuk odası olduğu belli ama boş…)

-Öldüm artık yeter…Evi özleyeceğim aklıma gelmezdi..Nasıl bir kargaşaydı o…Saat 5 olmuş… Ben bir kadeh şarap koyacağım…Sen de istermisin?
-…
-Doğru aslında yeterince içtik,çay daha iyi bir fikir bende içerim yaparsan..Duşa girmek istiyorum önce....
-…
-Çay demlenene kadar çıkarım tabi..Sen keyfine bak…
……………
-Bu çay iyi geldi …Havalarda hala güzel…Sardunyalar harika değilmi?
-…
-Evet …Cundadaki evin bahçesine de ekelim birkaç kök..Nasılda özledim … İnanamayacaksın ama kediler köpekler bile gözümde tütüyor…Gidip Ayhan’ın orada kalamar yiyesim bile var…Yine alayım tavlada boyunun ölçüsünü…Ben ne yapıyorum burada söylermisin?
-…
-Tamam çocukları yarı yolda bırakamam ama bir tanede Cunda’ya açarız bar…böylece idare ederiz.Ben İstanbul’da fazla kalamam biliyorsun ya …Hem çocukları burada büyütmeyeceğim…
-…
-Sana kızmıyorum kuzum…Burası sıktı beni.Hele şu açılış telaşı mahvetti…Öyle yorgunum ki…Hadi gel yatalım ne olur…Şu an sadece uyku paklar beni ….Yarın da kaçalım hemen…Nefes alamıyorum artık İstanbul’da….

maikedi

İzmirli... Atatürkçü.... Kafası hep karışık... Bunlargillerden... Anarşit... Akdenizli olmaktan gurur duyuyor .... Akdenizli olmak hayata karşı bir duruştur sanırım. Akdenizli olmak ; kanının deli akmasıdır, bağıra çağıra konuşmaktır, kalabalık aile sofralarıdır, kapı gıcırtısına oynamaktır, şarkılara ayakla ritm tutmaktır, zeytindir,zeytinyağıdır, teninin güneş yanığı rengini yıl boyu korumasıdır, güzel kızlardır, yakışıklı erkeklerdir, damak zevkidir, daha ötesi hayat zevkidir... Yani Akdenizli olmak bir ülkenin ötesinde bir iç denizin çevresinde yaşayan tüm insanların o deniz gibi rengarenk,kah huzurlu,kah deli dolu olmasıdır.Bir ülkeye değil bir denize kendini ait hissetmektir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Translate