öylesine

"insanlar, gelmeleriyle yalnızlıklarını dindirenleri severler,
gitmeleriyle kendilerini yalnız bırakanlara aşık olurlar."
diyor Özdemir Asaf.Gölgen geçiyor kapının önünden.Yavaşca bana baktığını hissediyorum.Sonra çıkıyorsun.Sokak kapısının kapandığını duyuyorum.Sokak kapısı sözcüğünün sadece Türkçede olduğunu düşünüyorum.Sokağa açılan kapı…Diğer kapılardan farkı bu…Sonra gitmiş olduğun düşüncesine dönüyorum.Sonra bununda bir kurgu olduğunu fark ediyorum çünkü gittiğinde yoktum ki ben evde…Eğer ben evde olsaydım nasıl giderdin diye düşünüyorum.Bize klasik veda sahneleri kurguluyorum.Bu kurguların şu an ateşimin 40 derece civarında olması ile bir ilgisi olduğuna karar veriyorum…

Şimdi evde nereye baksam seni görürüm diye umuyorum…İşte şu koltukta oturan sen,şurada elinde telefon gezerek konuşan sen,şurada gülüşün…Evin dört bir yanından senli parçalar toplamaya çalışıyorum…Beceremiyorum..Bunuda 40 derece ateşe bağlamak daha olası…Aşka bir nevi hastalık gözüyle bakarken aşk ve hastalığın aynı anda beynimi ve vücudumu istila etmesi de bir ironi sanırım.

Sözcükler geziyor evin her köşesinde.Ne çok konuşuldu.Aslında ben aşkın konuşulmaması gerektiğine inananlardanım biliyormusun.Bilmiyorsun tabi hiç söylemedim ki..Bir şeyleri kör topal anlatma çabasının aşk denilen duyguya ihanet olduğunu düşünürüm.Oysa biz kendimizi anlatmaya çalıştık daha çok diyeceksin.Birbirimizi sözlerle tanımaya çalıştık sanırım.O yüzden evde sürekli sesler var…Birileri hala konuşmayı sürdürüyor.”Hastayım ben” diye bağırıyorum ..”Susun”…Biri gözlerini kocaman açarak bakıyor bana ..Kocaman çocuk gözleriyle bir sözcük…Sonra hepsi birden toplanıp kaçıyorlar içeri.Rahat ediyorum…

Ne diyecektim ben…Gittiğinden..Gidişinle beni yalnız bırakmandan bahsedecektim.Ama sözcüklerin hepsini kovdum buradan…Başım çok ağrıyor..Hastayım…Sen yoksun…Bütün sesler sussun…

maikedi

İzmirli... Atatürkçü.... Kafası hep karışık... Bunlargillerden... Anarşit... Akdenizli olmaktan gurur duyuyor .... Akdenizli olmak hayata karşı bir duruştur sanırım. Akdenizli olmak ; kanının deli akmasıdır, bağıra çağıra konuşmaktır, kalabalık aile sofralarıdır, kapı gıcırtısına oynamaktır, şarkılara ayakla ritm tutmaktır, zeytindir,zeytinyağıdır, teninin güneş yanığı rengini yıl boyu korumasıdır, güzel kızlardır, yakışıklı erkeklerdir, damak zevkidir, daha ötesi hayat zevkidir... Yani Akdenizli olmak bir ülkenin ötesinde bir iç denizin çevresinde yaşayan tüm insanların o deniz gibi rengarenk,kah huzurlu,kah deli dolu olmasıdır.Bir ülkeye değil bir denize kendini ait hissetmektir.

1 yorum:

  1. Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.

    YanıtlaSil

Translate